başlangıç

49 17 1
                                    


üç dakikadır sessizce birbirlerine bakıyorlardı. kevin kendisini izleyen kişinin jacob olduğunu görünce ufak çaplı şok yaşamış ve çalmayı bırakmıştı. o dakikadan beri de birbirlerine bakıyorlardı. koskoca lise hayatları boyunca galiba ilk defa bu kadar yan yana kalmışlardı sessizce.

jacob sessizliği severdi ama şu an yaşanan sessizlik hakkında ne düşündüğünden emin olamıyordu. bir yanı arkasını dönüp gitmesini diğer yanı da kalmasını söylüyordu. jacob konu kevin olduğunda tam tersini yapardı; giderdi, dinlemezdi, görmek istemezdi onu. bugün tam şu an kalmak istedi. onu bu şekilde gördükten sonra gidemeyeceği biliyordu.

jacob kevin'ın beklemediği bir şey yaptı. yere bağdaş kurarak oturdu kollarını kucağına bırakmıştı ama hâlâ ona bakmaktan vazgeçmemişti.

" güzel çalışıyorsun."

' ilk defa mı dinledin? '

jacob kafasını iki yana salladı. evet daha önce kevin'ı sahnede görmüştü sadece dikkat etmemişti ayrıca gördüğü zamanlar kendine ait bir şey seslendirmiyordu ki.

" hayır, daha önce dinledim sadece sana çok dikkat etmedim."

' dürüstlüğün beni öldürüyor.'

kevin'ın bunu gülerek söylemesi jacob'ı da güldürdü. ikisi de bu durumun garipliğinin farkındaydı. kevin jacob'ın neden burda olduğunu merak ediyordu çünkü jacob'ı gözlemlediği kadarıyla kendisine tahammül edemiyordu. ee biraz haklılık payı vardı kevin da bazen kendine tahammül edemiyordu. bu yüzden başından beri jacob'ın ondan haz etmemesini tuhaf karşılaşmamıştı. hatta arkadaşları bunu nasıl sorun etmediğine şaşırmıştı bile.

ikisinin arasındaki sessizlik rahatsız edici türden değildi. aksine bekliyordu, sessizlik bile doğru zamanı bekliyor gibiydi. kevin jacobla konuşmak isteğini bastırmaya çalışıyordu çünkü diğer gencin birden gitme potansiyeli olduğunu biliyordu yine de konuştu. nedense bugün tam şu an nedenleri sorması gerekiyormuş gibi hissetti, jacobtan cevapları alması gerektiğini düşündü.

" benden nefret ettiğini biliyorum."

"senden nefret etmiyorum."

'evet ediyorsun. yalan söylemeye kalkma biliyorum çok fazla belli ediyorsun. ne zaman beni görsen yüzün tuhaf bir hal alıyor. gözlerini devirdiğini bahçenin diğer ucundan bile görebiliyorum. bu yüzden nefret etmiyorum deme."

"tamam haklısın ama nefret etmiyorum. nefret benim sana karşı hissettiğimden çok daha güçlü bir his. ben sadece seni sevmiyorum, sana katlanamıyorum."

'neden?'

jacob sessiz kalmayı tercih etti. ne diyeceğini düşünüyordu eğer ona çok mutlu göründüğün için seni sevemiyorum dese çok mu çocukça görünürdü? gerçek nedeni buydu. kevin dışarıdan peri masalında yaşıyor gibi görünüyordu ve jacob kendi karanlık dünyasında yaşarken bunu görmeye dayanamıyordu. okuldaki herkes mutluydu ve bunu gösteriyordu ama jacob hiçbirine bu kadar takmamıştı. kevin bütün hayatı boyunca ona bunları hissettiren ilk kişi olmuş ve büyük ihtimalle de tek kişi olarak kalacaktı.

kevin'ın bir cevap beklediğinin farkındaydı hatta kevin uzun zamandır jacobtan cevap bekliyordu bunu biliyordu. işte bu yüzden gerçeği söylemeye karar verdi. yakında mezun olacaktı ve kevin'ı bir daha görmek zorunda değildi bu yüzden eğer onu çocukça düşündüğünü düşünmek istiyorsa düşünebilirdi. onun fikirlerini umursamıyordu. tabii ki kafasının içindeki bir diğer jacob bunun yalan olduğunu bağırıyor olsa da o bunun daha farkında değildi.

"çok mutlusun, yani uzaktan ve ben bunu görmeye dayanamıyorum. öyle bir davranıyorsun ki sanarsın çocuk kitabından çıkmış gibisin. derdin tasan yokmuş gibi davranıyorsun, başkalarını o kadar önemsiyorsun ki kendi duygularını bir kere bile gösterdiğini görmedim. seni sevmedim, haz etmedim çünkü çok sahtesin."

kevin ne diyeceğini bilemedi. jacob kendi arkadaşlarının bile fark etmediği ya da fark etseler bile dile getirmedikleri bir durumdan bahsediyordu. kevin böyle bir neden beklemiyordu doğrusu açıkça gay olduğu ya da görünüşü yüzünden onu sevmediğini düşünmüştü. jacob'ın homofobik olmadığını biliyordu çünkü arkadaşları içerisinde açıkça yönelimini söyleyenler vardı yine de nedenleri arasına bunu koymadan edememişti.

jacob bir konuda haklıydı, kevin başkalarını kendisinin önüne koyuyordu. kimseye kendi gerçek kimliğini göstermezdi okuldaki. buna kendi arkadaş çevresi de dahildi eric dışında. eric onun çocukluktan beri arkadaşı olduğu için nedenlerini biliyordu. kevin kendini sahtekar gibi hissediyordu ve bunu kendisi dışında birisinin daha hissetmesi onu bir bakıma tuhaf hissettirdi. kevin elinde olmadan güldü. gerçekten güldü hatta bu gülüş jacob'ın gördüğü ilk gerçek gülüşü olabilirdi.

'haklısın. dediklerinde yani ama benim böyle davranıyor olmam derdim tasam olmadığı anlamına gelmiyor. hepimizin kendi sorunları ile baş etme şekli farklıdır değil mi? benimki de bu demek ki. mutlu davranmak, herkesi kendimin önüne koymak ve düşüncelerimi, hissettiklerimi daha da derine gömerek mutlu davranmak."

kevin gitarını kılıfına koyarken jacob'a bakıyordu. onun surat ifadesine büyük ihtimalle kendisini haklı çıkarak şeyler söylenmesini beklemiyordu.

jacob biliyordu, kevin'ın bir şeyler sakladığını. kendi gibi olmadığını çünkü çok nadir anlarda da olsa görüyordu mesela yarım saat öncesinde görmüştü gitar çalarken. jacob nedenini deli gibi merak ettiğini fark etti. öğrenmek istiyordu, kevin'a karşı olan ön yargısını yenmek istiyordu ve bunu kevin olmadan yapamazdı.

kevin gitarını omzuna alarak kapıya ilerledi jacob'ın sessiz kalacağını düşünmemişti açıkçası. orda durursa daha fazla konuşacaklarını biliyordu bu yüzden jacob yerine o kaçmayı seçti.

'seninle konuşmak güzeldi Jacob, bir ara tekrardan yapalım.'

jacob son sözlerini söyledikten sonra giden gencin gittiği yere bakarak oturmaya devam etti. kevin'ın cümleleri kafasının içinde dönüyordu, tekrar tekrar konuşmayı tekrarlıyordu resmen. zamanı geldiğinde ikisinin tekrardan konuşacak olmanın gergin heyecanını hissetti. bir anda neler değişmeye başladı hiçbir fikri yoktu ama bundan şikayetçi değildi. içeriye başka insanlar girene kadar orda oturdu, çalışacak kişileri rahatsız etmemek için müzik odasından ayrıldı. kevinla olan konuşmasından sonra bahçeye çıkası yoktu bu yüzden direkt sınıfa unuttuğu yemeği yemeye gitti.

he drives me crazy - moonbaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin