15. Bölüm

874 129 1
                                    

Tutuşmuş yürek yanıyor, sözünden dönmüş gidiyor. Güzel gözlerin rüyalarda, çekingen ürkek korkuyor (Laleler – Çiğdem Erken)


Yemyeşil ağaçlarla, otlarla bezeli uçurumda, kayalıkların en ucunda duruyorduk. Kendimi Fırat'ın soğuk sularına bırakmayı düşünüyordum. İntihar etmek için değil tabii. Su müthiş derecede berrak ve güzel görünüyordu! İnsanın bu kadar yüksekten bile kendisini bırakası geliyordu.

"Burası efsane güzelmiş! Ya neden daha önce hiç gelmedim ki? Allah'ım resmen aşık oldum buraya!" diye bağırdı Elif. Dakikalardır oradan oraya yürüyüp duruyor, buraya bayıldığını onuncu kez falan dile getiriyordu.

Dayanarak yarı oturur vaziyette olduğum metalik gri Megane'ın kaputundan yavaşça kalkarak Elif'e doğru ilerledim. Evden çıkmadan evvel, bir araç kiralama şirketiyle en hızlı bulabileceğim en iyi araba için pazarlık ederken babam kendi arabasının anahtarını bana uzatmıştı. Şaşkınca elindeki anahtarlara bakakalmıştım. Sonra "Ben servisle gidip geleceğim bugün, sen al arabayı," demişti. Ben daha olayı sindiremeden anahtarları elime veriştirmişti. Babam sahiden de yaşlanıyor olmalıydı.

Gülümseyerek Elif'e arkasından sarılırken onu uçurumun kenarından biraz geriye çektim. Boynuna sıcak bir öpücük bıraktım. "Belki de kader seni benimle birlikte gelebilmen için bekletiyordu? Ne dersin?" diye sordum.

Elif memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruşturdu. "O kader beni hep bekletti zaten. Hiçbir yeri gezip göremedim onun yüzünden."

Onun şikayet edişindeki tatlığına dayanamayarak sırıttım. Bir kez de yanağından öptükten sonra doğrulup, Elif'in sırtını kendi göğsüme yasladı. Onunla beraber Rumkale'nin can alıcı manzarasını izlemeye başladım.

Sabah Elif'in "Arda?! Arda kalk?! N'apıyorsun sen?" seslerine gözlerimi açtığımda yatağın yanına yere oturduğum şekilde uyuyakalmıştım. Beni öyle yerde iki büklüm kendisine doğru düşmüş şekilde uyurken bulunca korkmuştu. Bense her yerim ağrıyarak ama müthiş huzurlu uyanmıştım. Hala da bu huzurum sürüyordu.

Elif alaycı bi tavır takınarak iki elinin işaret ve baş parmaklarıyla kendince bir kadraj yapıp tek gözünü kapatarak aralıktan bakarken "Burada ne film çekilir ama ha! Bir dram sahnesi iyi gider," dedi.

Onun dilini ısıran gözlerini kısmış komik görüntüsüne bakarken gülümsemeye devam ettim. "Çekelim hemen bir tane. Amatör bir kısa film yaparız. Diyalogsuz. Soft bir müzik ayarlarsın sen altına."

"Filmimizi Youtube'a ekleyip, beni de iki güne oyuncu yaparsın artık? Üç kuruş maaşla çalışma sefaletinden çekip çıkarırsın sevdiceğini."

Başımı çevirip hevesle gözlerimin içine bakan Elif'e, kendimi gülmemek için zor tutarak baktım. "Hayallerini yıkmaktan nefret ediyorum ama çalışma saatlerimiz hiç hoşuna gitmeyebilir. Halimi görüyordun. Eğer bunu göze alıyorsan sana hemen yardımcı olurum. Sana en iyi şekilde oyuncu koçluğu yapar, kısa sürede de güzel bir rol ayarlarım ama esnek çalışma saatlerine ve uykusuzluğa tamam demen gerekiyor."

Elif anında somurttu. Vücudunu benden tarafa döndürerek kollarını boynuma doladı. Parmaklarıyla sanki kırılgan bir şeye dokunuyormuş gibi narin hareketlerle ensemdeki saçlarla oynamaya başladığını hissettim. Cidden şu bile beni tahrik ediyordu. Galiba tırlatmıştım sonunda.

Çatallaşan sesiyle "Sen çalışmaya başladığında, sadece haftada bir gün mü görüşebileceğiz?" diye sordu. Gelen soruyla keyfim kaçtı. Elif'i iyice kendime doğru çekip ben de elimin altındaki her noktayı sever gibi okşamaya başladım. Ben de onu az görmeye nasıl dayanırdım bilmiyordum. Onu sürekli görmeye ihtiyacım vardı.

YILDIZLARA DOKUNMAK (2)Where stories live. Discover now