9. Bölüm

1.1K 144 6
                                    

Bakışı bakışıma aşina gibi daha önce bir yerde tanışmış gibi dilimin ucunda bir sırdaş gibi yılların ardından gelişi vardı (Oysa – Sertab Erener)


"Tüm eşyan bu mu sahiden de?" diye sordum bir kez daha şaşkınlıkla Elif'in sırt çantasına bakarken. Çantasını arabanın arkasına koyarken "Evet. Neden inanması bu kadar zor ki?" dedi.

"Çünkü kadınlar iki günlük tatile bile valizle çıkar. Sen bir haftalık tatile sırt çantasıyla geleceğini söylüyorsun."

"Dünyanın en büyük sorunu da bu. İnsanlar bütün kadınları ve bütün erkekleri aynı kefeye koyuyorlar. Sanki belli başlı davranışlar var ve bunu tüm hemcinslerin yapması gerekiyor."

"Şimdi onu demek istemedim. Sadece ben alışkın değilim. Tabii ki herkes birbirinden farklı olabilir."

"Kesinlikle, bunu en iyi sen bilirsin. Diğer erkeklere benzemiyorsun, değil mi?" Ön tarafa oturup kapıyı çekti bu sözleri söylerken. Kemerini taktığı sırada ben de şoför koltuğuna geri döndüm. Çantalarına yardım etmek adına arabadan inmiştim ama benden daha az eşya getirmişti vallahi.

Arabayı çalıştırırken bir kez daha Eliflerin evinin olduğu kata baktım. Orada oyalanınca "Neye baktın? Uyuyor babamlar onları görmeye çalışıyorsan," dedi Elif. Gülerek ona baktıktan sonra boş yola çıktım. Daha gün bile ağarmadığı için ortalık sakindi.

"Senin odana baktım, hangisidir acaba diye. Görüşemediğimiz zamanlarda evinin önüne gelip izlemem gerekirse diye."

Kıkırdadı. "En baştaki pencerelerin olduğu oda. Ama öyle bir şeye gerek olmaz sanıyorum artık."

"Ben de öyle umuyorum."

Otobana çıkarken radyoyu kurcalamaya başladım. Altı yedi saatlik yolumuz vardı. Yanımda Elif varken çok hızlı kullanamazdım. Normalde hızlı kullanmayı çok severdim ama onu korkutacak hiçbir şey yapmayacaktım.

"Uyuyakalırsam lütfen vur ve uyandır, olur mu? Böyle kafamı itele, hiç çekinme."

Yapmam gerekeni gösterişine kahkahayı bastım. "Saçmalama, uyu ne olacak."

"Olsun, ayıp öyle. Pek sanmıyorum ama yorulursan ya da sıkılırsan, elimden gelen yardıma da hazırım. Biraz amatörüm fakat yanımda sen varken araba kullanabilirim."

"Teşekkür ederim, aklımda bulunduracağım."

"Arabasını kimseye vermeyenlerdensin, değil mi?"

"Biraz."

Yine kıkırdadı. Sonra beni şaşırtarak uzanıp yanağıma tatlı bir öpücük bıraktı. Kısa bir an için aşkla ona baktım ve tekrar yola döndüm.

***

Aynen önceden uyardığı gibi Bursa yolunda uyuyakaldı. Bir ara benzin alırken oturup onu izledim. Uyandırıp tuvalet ihtiyacı ihtimalini ya da acıkma durumunu sormam gerekirdi ama bunun yerine onu izlemeyi tercih ettim. Önümüzdeki bir hafta boyunca keşke hiç uyumasam da onu izlesem diye düşünüyordum.

Yaklaşık üç saat sonra Gökçeada feribotuna bineceğimiz yere geldiğimizde araç sırasındayken uyandı. Onun kabustan uyanır gibi panikli uyanışıyla kafamı telefondan kaldırıp ona çevirdim hızla. "İyi misin?"

İlk önce nerede olduğunu anlayamamış gibi etrafına bakındı. Gerinerek toparlanırken "Beni niye uyandırmadın ki? Uyandır demiştim," dedi üzgünce. Feribot sırasında olduğumuzu anladığında "Tüm yolu kaçırmışım, resmen tek bıraktım seni," diye ekledi.

Uzanıp saçlarını okşadım. "Olsun, yorgundun uyudun."

"Sanki sen değilsin. Sen benden daha yorgunsun. Haksızlık oluyor böyle."

YILDIZLARA DOKUNMAK (2)Where stories live. Discover now