11. Bölüm

883 121 0
                                    

Sadece senin olmak istedim dünyada, sadece sana ait olmak, k denen duyguyu yeniden keşfettim (Sadece Senin Olmak – Yavuz Çetin)


Bir telefon çınlamasını işittiğimde gözlerimi kırpıştırarak güç bela araladım. Dünü çok hızlı yaşamış olsam da ve akşam arabayla otele dönerken yorgunluktan ölüyor olduğumu hissetsem de, müthiş dinç uyanmıştım şu an.

Bedenimin bir kısmı Elif'in üzerindeydi. Uyurken ona doğru sokulmuş olmalıydım. Onun diğer taraftaki elinin yatağın yanından yerleri yokladığını fark edince ağırlığımı biraz üzerinden çekmeye çalıştım. Elif telefonu buluncaya kadar çınlama susunca vazgeçti. Gerinerek bana doğru döndü. Ayılabilmek için elleriyle yüzünü ovuştururken, "Günaydın," diye kısık bir sesle fısıldadım. Beni duyduğunda başını yana doğru çevirdi. Tam olarak açamadığım gözlerimle gülümseyerek Elif'e bakıyordum. Elif de daha kuvvetli bir sesle ve aynı şekilde gülümseyerek "Günaydın!" dedi. Uzanıp hemen bir öpücük bıraktı dudaklarıma.

"Burada seninle uyanmak çok güzelmiş." Duyduğum cümle üzerine elimi kaldırıp Elif'in saçlarını okşadım. Haklıydı, sabah gördüğüm ilk yüzün, onun yüzü olması mükemmeldi.

"Seninle uyanmak da çok güzel."

"Uyandığında bile bir çekime gitmeye hazır görünüyorsun. Bir insan nasıl nizam içinde uyanabilir ya? Düz saçlı olsan bile uyanamamalısın," diyerek takıldı Elif. Sonra örtüyü üzerinden atıp yataktan hızla doğrultu. Çıplak olmaya aldırış bile etmeden koşarak tuvalete gitti. Ardından "Nereye?" diyordum ki, Elif'in "Allah'ım ya!" diye inleyerek suyu açtığını işittim. Ben de yataktan kalkıp tutulmuş kaslarımı gere gere tuvalete yürüdüm. Kapıya geldiğimde onun saçlarıyla cebelleştiğini gördüm. Kabarmış saçlarını hale yola sokmaya uğraşıyordu.

"Bıktım ben her sabah bununla uğraşmaktan," dedi isyankar bir şekilde. Kapıya yaslanıp eğlenerek onu izlerken Elif birden çıplaklığını hatırlamış olacak ki kasılarak iki büklüm oluverdi. Bacağını bükerken kolunu göğüslerinin üzerine doladı. "Ben çıplaktım ya," diye mırıldandı.

"Ben de öyleyim," dedim dayandığım yerde durmaya devam ederken. Çıplak ve biraz uyarılmış bir haldeydim üstelik.

Yan gözlerle bana baktıktan sonra yavaşça doğruldu. Ağır ağır kolunu göğüslerinin üzerinden çekerken "Duruyoruz yani böyle. Sorun yok?" dedi soru sorarcasına. Gülerek ona doğru iki adımda gittim ve arkasından kolumu beline dolayarak boynundan öpmeye başladım. "Hiçbir sorun yok," diye kulağına mırıldandıktan sonra öpmeye devam ettim.

Elif parmak uçlarına yükselip bana dönerek sarıldı. Başını omzuma gömüp bir öpücük bıraktı. Aynı noktaya çenesini yerleştirdi. Onu daha da bir sıkarak kendine bastırdım. İyi ki hayatımdaydı, iyi ki gelmişti.

Onsuz ne yapardım bilemiyordum artık.

***

İlk önce Kaleköy'de neşe içinde mükellef bir kahvaltı ettik. Buradan şelaleye gidecektik bisikletlerle. Elif'in söylediğine göre bisiklete binmeyeli de çok olmuştu onun için. O bana bunu deyince onu utandırarak dün geceyi hatırlatmıştım. Bir şeyi yapmayalı uzun zaman olsa bile bu işte gayet iyi olabiliyordu. Perşembe günü sabahtan İstanbul'da olmamız gerektiği için mümkün olduğunca çok aktiviteyi bugüne sığdırmak zorundaydım. Yarın akşamı ve ertesi günü Bozcaada'da geçirecektik.

Her ne kadar güneşin alnında ve yaz sıcağında bozuk taşlı bir yolda bisiklet sürmek zor olsa da, gördüğümüz bütün doğal güzellikler bizi büyülüyordu. Benim ilk görüşüm değildi lakin her seferinde aynı etkiyi yaşıyordum. Adaya geldiğimizden beri sıklıkla Ege yöresine mensup kısa boylu bitkiler görmeye alışmışken, şelaleye giden vadi yolundaki derenin etrafındaki çiçekler, eğreltiotları ve vadiyi çevreleyen ağaçlar durup durup fotoğraf çekme isteğiyle yanıp tutuşmamıza neden olmuştu. Belki on beş dakika bile sürmeyecek vadi yolunu, fotoğraf çekmek için zırt pırt durunca ancak bir saatte alabilmiştik. Şelaleye vardığımızda yaz aylarının gazabına uğramış olan şelale pek gürül gürül akmasa da, Elif'in birkaç dakika boyunca huşu içinde bakmasına neden olacak kadar güzel gelmişti Elif'e. Başını hafifçe havaya doğru kaldırıp metrelerce yüksekten dökülen şelalenin tepesine etkilenmiş bir halde bakarken, çaktırmadan onun arkasından birkaç fotoğrafını çekmiştim. Sonra da onu yakalayıp kucağıma aldığım gibi kıyafetleriyle şelalenin oluşturduğu küçük gölete sokmuştum. Çığlık çığlığa ama neşeyle bağıran Elif suyun soğukluğu karşısında komik bir şekilde isyan etmişti.

YILDIZLARA DOKUNMAK (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin