4. Bölüm

936 144 7
                                    

Zaaflarına bir gece, hatalarına bir nilüfer (Nilüfer – Müslüm Gürses)


Mekanın bize ayarladığı bir taksiyle benim evime gelmiştik ve yol boyunca gerginlikten tek kelime edememiştim. Net bir şekilde beraber olmaya gidiyorduk gibi duruyordu. Oysa ki ben bu gecenin yatakta bitmesini istememiştim. Rakı masasından koştura koştura kalkıp giderken de, onu öperken de hiç öyle bir fikrim olmamıştı. Fakat havada öyle bir atmosfer vardı. Ben öyle bir adam değildim. Onu buna yönlendirmiş gibi görünmek istemiyordum.

Evin kapısını anahtarla açtığımda gergin atmosferi Dino'nun ciyaklamaları biraz dağıtmıştı. "Bebeğim! Güzel kızım!" diyerek üstüme atlayan Dino'nun kafasını severken bacaklarıma dolanan Moko'yu da kucağıma aldım. "Geçsene," dedim Elif'e.

Dino heyecanla ona kuyruğunu sallayıp koklarken Elif çekingence elini onun başına uzattı. Dino elini koklamak için hızla uzanınca elini kaçırdı.

"Korkma korkma. Bir şey yapmaz. Koklasın, sonra sevdirecektir."

Birkaç saniye sonra yıldızları tamamen barıştığında Elif yere eğilip iki eliyle sevmeye başladı Dino'yu. Ona salonu gösterip kendim tuvalete gittim. Elimi yüzümü soğuk suyla yıkamaya ihtiyacım vardı.

İki dakika sonra kendimi gram toparlayamamış olarak salona döndüğümde Elif meşhur süslü pervazımın önünde oturmuş, İstanbul'un gece manzarasını izliyordu. Moko kucağındaydı.

"Evin çok güzel ya. Çok şanlısın sürekli bu manzaraya baktığın için."

"Teşekkürler. Evde çok vakit geçiremiyorum çalışmaktan. Ama yine de burada olmaktan keyif alıyorum."

Ona doğru ilerlediğimi görünce "Gelsene!" diyerek kenara kaydı ve karşısına oturmam için yer açtı. Dino yürümeme biraz engel olsa da yavaş adımlarla yanına gidip oturdum. O manzaraya bakmaya devam ederken ben çoğunlukla onu izledim.

Milyonuncu kez çok güzel olduğunu düşünüyordum. Gözlerindeki ince eyeliner dışında hiçbir makyaj yoktu güzel yüzünde. Çevremdeki kadınları hiç böyle görmediğim için alışkın değildim.

Bakışlarını pencereden çekip bana çevirdiğinde artık göz gözeydik. Manzara daha iyi görünsün diye salonun en dibindeki lambader dışında ışık yakmamış olduğum için koyu renkli gözleri simsiyahtı. Sakin nefesler almak dışında hiç hareket etmiyordu. Acaba kalbimin sesini duyabiliyor muydu?

"Mesajları sana ben yazmadım," diye fısıldadım. "Ben o kadar cesur biri değilim." Bunu itiraf etmek zorundaydım. Bu benim en önemli zayıf yanlarımdan biriydi.

"Biliyorum," dedi dudakları hafifçe kıvrılırken. Şaşkınca kaşlarımı çattım. Nasıl biliyordu?

"Alper söyledi. Bugün tam olarak 'Abim senden çok hoşlanmış ama asla gelip sana bunu söylemez o geri zekalı' dedi."

Asıl geri zekalı oydu! Kardeş deyip bağrıma basmıştım, evime almıştım, şu yaptığı ihanetin daniskasıydı!

"Sonra da 'Bak hatta kanıtlayayım, beraber bi fotoğrafımızı atayım ona Whatsapp'tan, on dakika içinde falan buraya ışınlanır, bak görürsün' dedi."

"Dediği de oldu," dedim biraz utanarak. Neyse ki loş ışıktan utandığımı tam göremiyordu.

"Oldu. İyi ki de geldin. Gerçekten seni görmek iyi oldu."

Moko sıkılarak pervazdan aşağı atladı ve aramızdan çıktı. Dino da ayaklarımızın dibine yatmıştı. Sessizlikte birbirine körkütük âşık iki ergen gibi birbirimize bakıyorduk öylece Elif'le.

YILDIZLARA DOKUNMAK (2)Where stories live. Discover now