19

46.3K 4.9K 5.2K
                                    

"Lan nereye gidiyorsun?"

Jimin arkasından bağıran Namjoon'u umursamadan kalkıp sınıftan çıktığında eli gömleğini bulmuş, çatılan kaşlarıyla yaka kısmını biraz genişletmeye çalışmıştı.

Daralıyordu. Sıcak basıyordu. Nefesleri hızlanmıştı. Kasıkları acıyor ve kalçasını bir yere sürtme ihtiyacı hissediyordu.

Evet. Sabah aldığı bastırıcı hiçbir boka yaramamış ve yaramadığı gibi kızgınlığını başlatmıştı.

Koridordan geçerken yaymaya başladığı feromonlarla bazı bakışları üstüne çekerken tam olarak nereye gidip ne yapacağını bilmiyordu. Gergindi de. Gergindi çünkü önceki seferler işe yarayıp çok hafif atlatmasını ya da olmamasını bile sağlayan bastırıcıları bugün hiçbir işe yaramamıştı. Her bir hücresi titriyordu sanki.

Karşıdan yanında kendi dönemlerinden bir kızla konuşarak kendisine doğru gelen Jin tanrının lütfu gibi gelirken hızlanıp kendisini fark etmeyen arkadaşının kollarına yapıştı ve ürkmesini sağlarken yutkunup duvarın dibine çekti onu. Jin afallayıp çiçek kokulu feromonun yayıldığı bedene bakarken gözleri kocaman oldu.

"Siktir Jimin. Kızgınlığa giriyorsun neden geldin okula bilmiyor muydun? Dur ceketimi vere-"

"Sabah iki tane bastırıcı aldım. Çok kötüyüm. Neden girdim kızgınlığa? Neden işe yaramadı?"

Jin tedirginlikle konuşan arkadaşına baktığında burukça gülümsedi. Her ne kadar bazen korksa bile Jimin onun küçük bebeği gibiydi.

"Çünkü artık ruh eşin var aptal. Ve bu o varkenki ilk kızgınlığın. Bundan sonra hiçbir bastırıcı geçiremez kızgınlığını. Sadece o."

Jimin duyduklarıyla şok olurken ağlamakla küfretmek arasındaydı. Nasıl yani, artık o aptala mı bağlıydı her şeyi?

"Ne nasıl yani şimdi..."

"Hayır aptal. Sevişirseniz tabii ki kesin olarak azalır normal geçirirsin ama kokusu ya da kendisi olsa da yeter. Kıyafetlerini almamı ister misin? Ya da onu da çağırabilirim çünkü okuldayız ve biraz daha feromon salarsan birkaç orospu çoçuğunu bayıltmaya başlayacağım. Neyse ki  burnum tıkalı lan ona rağmen alıyorum ama kokunu. Durum vahim."

Jimin sertçe yutkunup düşünmeye çalıştığında aklına yapması gereken hiçbir şey gelmiyordu. Yoongi neredeydi acaba?

"Eve gitmek ister misin? Gidersek de acı çekersin ama. Olum Jungkook'u falan mı çağırsak gerildim biraz. Al şu ceketimi de kokun bastırılsın biraz."

Jimin, Jin'in çıkardığı cekete uzanıp parmaklarıyla kavradığı an kurdunun saçma bir şekilde canını yakmasıyla bıraktı ve göğsünü tuttu. Jin ise arkadaşının buruşan yüzüyle az çok anlarken dudaklarını birbirine bastırdı.

"Kurdun eşini istiyor. Nankör kurt eşi mi vardı bunca zaman?!"

Jimin gözlerini devirdi ve titrek bir nefes alıp dik konuma gelerek omuzlarını gerdi. Ruh eşine verdiği bir söz vardı. Sonunda ne olacağını bilmiyordu. Belki zararlı çıkacaktı belki mutlu ama her türlü bu kızgınlığını başkasıyla geçirecekti.

Bilmediği şey ise bunu yapmaya yeltendiği an kurdunun az önceki ceket olayından daha çok canını yakacağıydı.

"Tamam. Halledeceğim ben."

"Lan salak salak konuşma. Herkes sana bakıyor. Gel ne yapacaksan bera-"

"Küfredeceğim biraz daha konuşursan. İyiyim."

Jin bırakmak istemese bile Jimin'i çok sinirlendirmek istemediği için giden bedenin sadece arkasından bakmış, gruba girerek neredelerse Jimin oraya gelirse dikkatli olun diye mesaj atmıştı. Okulda çok bir şey olacağını sanmıyordu ama bazı geri zekalıların ilk defa omega görüyor gibi bakması onu sinir ediyordu.

delta? oh shit. |bangtan ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin