19. Bölüm: Dağın İçindeki Tutsak

Start from the beginning
                                    

Sarah için son hazırlıkları yapmıştık. Austin bedeni örtmek için bir beyaz çarşaf getirmişti. Sarah'ın bedeni beyazlara sarılı hâlde atın üzerinde almıştık. Tina onu tutmak için bedeni kendine bağlamıştı. Bağlanan iki bedenin ayrılan kalplerini simgeliyorlardı.

Atın üzerindeyken son kez Tina bize baktı.
"Kendinize iyi bakın." Dedi Tina.

Yaşlı gözlerle ona karşılık verip el salladım. Austin Tina'ya yaklaşıp elini öptü ve Sarah'ın cansız bedenine bakıp,

"Ut cinis et ignis obviam ei." Diye fısıldadığını duydum.

Küller ve ateş onunla buluşsun, demişti.

Tina sözlerle birlikte yanlarındaki gözyaşını sildi. "Ben gelene kadar yaramazlık yapma, tamam mı?"

Austin çenesini sıkıp başını salladı ve son kez onun elini öptü. Tina kurt kardeşlere dönerek selam verdi ve atı kuzeye doğru sürdü. İçimden Sarah için dua okumaya başladım.

"Cennet yakın olsun ona, zambaklar üzerinde çiçek açsın. Huzur ve rahatlık o güne kadar onunla olsun."

Göz ucuyla Loxias'a bakmaya çalıştım ama çoktan arkasına dönüp gitmişti. Austin'in yanına gidip omzuna dokundum.

"O güçlü biri Austin, üstesinden gelecektir," Diye teselli etmeye çalıştım.

"Haklısın Yalen ama yalnız gitmesi beni endişelendiriyor."

Elimi çekip, "Dediği gibi o yalnız değil." Deyip yürümeye başladım.

Dağa çıkmak istiyordum, onunla tekrar konuşmak istiyorum. Sarah'ı öldüren kişi bir yırtıcıydı, serbest kalan bir yırtıcıydı hem de bunu ondan başkası biliyor olamazdı.

Kimseye görünmeden yamacı geçip sınırın karşı tarafında durdum. Gecenin karanlığında dağlar oldukça sessiz ve soğuktu, bu durum beni korkutuyordu fakat cesur kalmam gerekiyordu. Sarah için. Yerden bir taş aldım ve sınırın diğer tarafına attım. Kayalardan seken taş yüksek bir ses çıkarmıştı.

"Çağırman yetiyordu küçük cadı."

Gözlerimi devirip karanlıktan çıka gelen kişiye bakmaya çalıştım.

"Bana öyle deme demiştim, ayrıca adını dahi bilmiyorken nasıl çağırabilirim?"

Ayın aydınlığa doğru gelince yüzünü gördüm. Grilesmis saçlar ve keskin yüz hatları ile o adam karşımdaydı.

"Adımımı merak ediyorsun?" diye çarpık bir gülüş sergiledi.

Başımı sallayarak onayladım. Başını eğip bana baktı, kokumu çektiğini hissediyordum.
"Peki, benim adım Fergus," dedi.

Kaşlarımı çatarak karşılık verdim. "Fergus mu?"
İsmi son derece yüce gibiydi.

Başını salladı. "Buraya seni ne itti böyle?" Diye sordu.

"Bir şey sormak istiyordum,"

"Sor,"

"Kurtlardan biri hiç serbest kaldı mı?"

KARANLIĞA SIĞINAN IŞIK (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now