~14~

395 223 171
                                    

İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor…
     ~Dostoyevski~

Büyük evin geniş salonunda koca bir sessizlik hüküm sürüyordu. Bu sessizlik Jessicayı fazla tedirgin ediyor ve vücuduna korku sinyalleri veriyordu. Neden herkes ona bakıyordu ki? Yoksa herkes babasının ölümünden onu'mu suçluyordu?
Hayır, bu başka birşeydi.

Jessica bakışlarını birkez daha oda da gezdirdi. En sonunda gözlerine takılan ikiliye anlamaz gözlerle baktı. Bu ikiliyi ilk defa gördüğüne emindi. Bir kız ve bir erkek ona tuhaf bir şekilde bakıyordu. Bu Jessicanın sinirlerini bozsa da sessiz kaldı.

Jessica dikkatle bakınca genç adamın babasına ne kadar da çok benzediğini farketmişti. Bu farkındalıkla mavi hareleri dolmuş ve bir kez daha babasını ona hatırlatmıştı. Jessica bu seferde bakışlarını ona bakan kıza çevirdi. Uzun sarı saçları, mavi gözleriyle uyum sağlamıştı. Küçük burnu ve dolgun dudaklarıyla güzel bir kızdı. Jessica kızın ona gülümsediğini görünce kaşlarını hafif havaya kaldırdı. Buda neydi şimdi? Bunlar kimdi ve neden ona bakıyorlardı? Artık bu sessizlik onu boğmaya başlamıştı.

*Konuşacak'mısınız artık?*

Ani çıkışıyla annesi kızgın bakışlarını ona çevirdi. Niye aniden konuşmuştu ki şimdi?

"Ben konuşacağım, siz üçünüz dinleyeceksiniz. Lafımı bölmeden sadece dinleyin."

Jessica yeniden ikiliye bakıp, başını olumlu anlamda salladı. Annesi niye onlara nefretle bakıyordu ki? Bunun cevabı annesindeydi. O yüzden sessiz kalıp, söyleyeceklerini dinleme kararı aldı.

"Sen dünyaya geldiğin gün iki bebek daha dünyaya geldi Jessica. Amelia ve Jack."

Demek isimleri buydu.

"Fazla uzatmayıp konuya giriyorum. Amelia ve Jack Thomasın çocukları ve bu miras dağıtımında onlarında payı var."

Jessica anlamaz gözlerle annesine baktı. Ne demişti annesi öyle? Babasının başka bir kadından çocukları'mı vardı yani? Jessica bakışlarını oda da gezdirdi. İşte o zaman anlamıştı buradakilerin herşeyi bildiğini. Bunca zaman bu gerçeği ondan başka herkes biliyordu. İyide neden ona söylememişlerdi ki? Şaşırmış'mıydı peki? Aslında hayır.

Tuhaf bir sessizlik hüküm sürüyordu odada. Herkes ona bakıyor vereceği tepkiyi bekliyordu. İşte tamda o anda kapının önünde duran kadın ilişti gözlerine. Jessica bu kadının Jack ve Amelianın annesi olduğunu anlamıştı. Onunda gözleri maviydi. Amelia gözlerini annesinden almıştı. Ama onun saçları hafif sarıydı. Dikkatle bakınca Amelianın annesine daha çok benzediğini farketmişti.

Karşısındaki kadın ona şefkatle bakıyordu. Bu Jessicanın gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Annesi ona hiç öyle bakmamıştı ki.
Kadın ona yaklaşarak;

+Ben Ruby. Amelia ve Jackın annesiyim.

Jessica hafif gülümseyerek;

*Bende Jessica. Memnun oldum Missis Ruby.*

+Bende memnun oldum Jessica.

Ardından ikili de ona yaklaşıp, aynı anda;

"Bizde memnun olduk" dedi.

Bunu öyle neşeyle söylemişlerdi ki, Jessica bir an bile olsa kendini iyi hissetmişti.

*bende memnun oldum*

"Tanışma faslınız bittiyse asıl konuya geri dönelim. Avukat, söz sizde."

Annesinin oteriter sesi kulaklarına gelince, kalktığı yere geri oturdu Jessica.

*Mister Thomas aile şirketini ve araba galerisini Mister Jack'a bırakmış. Yazlık evler Miss Amelianın. Kışlak evlerini ve çiftliği Missis Ruby'e bırakmış. İngiltere'deki evlerin hepsi Missis Blackın. Ve son olarak
(Biraz duraksadıktan sonra bakışlarını Jessicaya çevirdi.)
Buradaki ev, Fıransa'daki şirket, oteller ve bir tanede mektup Miss Jessica Blackındır.*

Tüm bakışlar Jessicaya döndü ama Jessicanın aklı mektuptaydı. Babası ona ne yazmış ola bilirdi ki? Şuan en çok payın ona kalması umrunda değildi. O mektubu almak istiyordu sadece.
Ayağa kalkarak;

"Mektubu şimdi istiyorum."

Avukat gülümseyerek elindeki zarfı ona uzattı. Jessica beklemeden zarfı alıp açmaya başladı. Bu babasının onunla sessiz konuşması olacaktı.

Sebepsizler (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now