"Melek gibisin.."

Start from the beginning
                                    

Adam başını salladı.
"Evlendiğinizde otellerimde ağırlamak isterim sizi."
"Teşekkür ederiz.." Diye geçiştirdi yine Tolga. Hayalimdeki balayı bir otelde değil Mehmet'çiğim, kusura bakma.

Pınar mıdır nedir o konuştu;
"Bu yakışıklı beyefendiyi nasıl tavladın Helin?"
Ters bir bakış attım, bana nasıl ismimle hitap edebilir ki? Epi topu kaç yaşında? Onu geçtim tanışalı kaç dakika oldu?
"Tavlamak mı? Ne rahatsız edici bir laf böyle. Sevdim, sevdi. Bu kadar. Birini etkilemek için ortalıkta boya fıçısına düşmüş gibi gezip, üstümü başımı açacak halim yok ya." Dedim.
Kız bozulmuştu. Tolga ister istemez sırıtmıştı. Ve Mehmet Bey, yanındaki dangalak kızı getirdiğine pişman olmuştu, suratından belliydi..
"Ne okuyorsunuz, Helin Hanım?" Diye sordu.
Bu sırada bacağım uyuştuğu için birini indirip öteki bacağımı attım üstüne.
"Moda tasarım okuyorum." Dedim, kibarca.
Bu sırada siparişlerimiz gelmişti, herkes onlara odaklandığı sırada -ben de dahil- bacaklarımda bir serinlik hissedince ürperdim. Tekrar bakınca bacaklarımın üstündeki bordo, ipek mendili gördüm.
Tolga'ya baktığımda, yüzü gayet ciddiydi. Ama bir an göz göze geldik, ve bakışları onu ele verdi. Yapmıştı yine yapacağını. Takım elbisesinin yakasındaki mendili çıkarıp, bacaklarıma koymuştu. Hey Allah'ım!
Hayır adam karşıdan benim bacaklarımı nasıl görsün? Paranoyaklığın alemi yok ki..

Yemeğin geri kalanı, bizim Pınar'la birbirimize attığımız matkap kadar delici bakışlarla, Tolga ve Mehmet Bey'in konuştuğu ultra sıkıcı konularla geçti. Bilgim olan konulara ben de dahil olup, konuştum. Bu tavrımın Mehmet Bey'in ilgisini çektiği ortadaydı. Benden özenip konulara karışmaya çalışan Pınar'ın başarısız girişimleri, onu rahatsız etmişti. Yanındaki kızı sevmediği ortadaydı. Kız nasıl anlamaz ki bunu? Hoş, belki de biliyordur. Yanındaki adamı sevse, çaprazındaki nişanlıma kaçamak bakışlar atmaya devam eder miydi? Neyse ki Tolga hiç birinde ona dönüp bakmamıştı. Hayır kızda utanma arlanma da yok. O kadar ters bakış atıyorum, hala dudağını ısırıp Tolga'ya bakıyor. Silikonları patlayasıca.

Arabaya geçince Tolga'ya döndüm;
"Bu yaz derken, ciddi değildin, değil mi?"
"Ciddiyim, yarın gün almaya gideceğiz."
Ciddi ciddi, evleniyorduk sanırım. Her güne Tolga'yı görerek başlama fikri o kadar güzel ki..
"Bu arada.." Dedi, düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm;
"Sana da anahtar yaptırdım, torpidoda.."
Uzanıp torpidoyu açtım, içi ışıklı olduğu için anahtarları bulmam zor olmadı, altın rengi iki anahtar..
"Anahtarlarımı renkli mi yaptırdın?" Dedim heyecanla.
"Seversin diye düşündüm."
"Bayıldımmm!"
Anahtarlarımı çantama attım.
Bizim evimiz.
Evimizin anahtarları.
Bu kadar güzel bir şey olabilir mi?
Onun da mutlu olduğu belliydi.
Suratında çarpık bir gülümseme vardı.
Parmaklarıyla ritim tutuyordu direksiyonda. Yüzüğünü taşıdığı parmağına takıldı gözüm. Bir yüzük. Düşününce, değerli bir madenden, bir kalıp içinde şekil verilmiş, basit bir halka gibi geliyor insana.
Oysa anlamı öyle büyük ki.
Gönlünü adadığı bir insan var bir kere, onu belli ediyor. Sonra, yüzüğün içinde sevdiğinin adı yazıyor, o yanında olsa da, olmasa da beraber olduklarının simgesi gibi.
Sevilesi şeyler var dünyada. Biri de bu bence. Yüzük. Adanmışlığın, sevginin bir simgesi..

---------------

Heyecandan ölüyor olmam, normal mi? Hayır yani nikah günü almaya gidiyorum, nikah kıymaya değil ki..

Siyah, volanlı bir etek geçirdim altıma. Dizimde bitiyordu. Üstüne çivit mavisi, şifonlu kumaştan bir gömlek geçirip içine soktum, hafif dökümlü durmasını sağladım. Ayağıma çivit mavisi stilettolarımı geçirip saçlarımı aynı dünkü gibi yaptım. Omzuma siyah Kors'umu taktım, koluma da Kors saatimi geçirip, dışarıya çıktığımda takmak için siyah Prada güneş gözlüklerimi aldım.
Makyaj olarak kalın bir eyeliner, rimel ve mat, doğal renk bir ruj sürmüştüm.
Telefon elimde geziyordum odada. Resmen, ama resmen, nikah günü alacaktık!
Olayların ciddiyetini yeni kavrıyordum. Yakında, Helin Kurt olacaktım. Çok yakında.
Ve ben, Helin Karalar, hala gelinlik seçmemiştim. Düğün salonu, davetiye, nikah şekerleri, balayı mekanı, kına mekanı, hiç bir şey hazır değildi. Hayatı en'lerinde yaşamak, benim için budur, çok net.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now