1.8

6.7K 309 77
                                    




"Ailemin bunlardan haberi olmaz değil mi?" Korkuyla sorduğum soruya ciddiyetle cevap verdi.

"Reşit olduğunuz için bizim bilgilendirme zorunluluğumuz yok ama aileniz kapının önünde haberiniz olsun." Sıkıntılı bir nefes verdim. Nasıl kurtulacaktım bu durumun içinden.

"Sizden bir şey rica edebilir miyim?"

"Buyurun?"

"Babam sizden bilgi almak isteyecektir, size anlattıklarımı söylemezseniz çok memnun olurum." Mavi gözleri benim gözlerimi delip geçerken yutkunma hissiyatı ile dolmuştum.

"Yalan mı söylememi istiyorsunuz?" Tek kaşını kaldırmış dik dik bana bakıyordu.

"Eğer söylemezseniz benim hayatım mahvolur. Onunla sevgili olduğum öğrenilirse babam beni öldürmekten beter eder."

Hiçbir şey demeden yüzüme bakmaya devam etmişti.

"Ciddiyim." Israrcı olduğumu anlaması için son sözümü söylemiş ve odadan çıkmıştım.

Belime sarılan kollarla kardeşimin saçları yüzümü kaplamıştı.

"Sana bir şey oldu diye çok korktum." Ağlamaya başladığında her zaman yapmaktan kaçındığım şeyi yaptım ve ben de kollarımı ona doladım.

"Ağlama." Teselli vermek için onu kendimden uzaklaştırdım ve gülümseyip omzunu okşadım.

"Mihrimah? Neler oluyor?" Babamın sesi ile kalbim hızlanmıştı Barış bana yardımcı olmazsa bitmiştim.

"Bende anlamadım ki baba manyağın teki tanımıyorum etmiyorum." Babam sanki bir açık arar gibi dikkatlice bana bakıyordu. Annemse bir babama bir bana bakıyordu. O sırada odadan çıkan Barış ile bakışlar ona kaydı.

"Durum hakkında bilgi alabilir miyiz? Neden benim kızımı kaçırmış o şerefsiz, bir de polismiş!?" Barış'a bakıp bana yardımcı olması içimden dua etmeye başlamıştım.

"Öncelikle yaşadığınız kötü olaydan dolayı sizden özür dilerim. Psikolojik sorunları olduğunu tahmin ediyoruz ama tabi ki cezasını alacak." Barış üstü kapalı konuyu kapatmaya çalışmıştı ama babam pek oralı olmamıştı.

"Neden benim kızım?"

"Bizde nedenini bilmiyoruz ki, bence spesifik bir nedeni yoktur, karşısına çıkan birisidir onun için. Böyle adamlar için kim oldukları çokta önemli olmuyor."

Babam kafasını salladı ve teşekkür edip bizi de önüne katarak ilerlemeye başladı. Barışın bana yardımcı olmasını beklemiyordum aslında çünkü çok ketum konuşmuştu içerdeyken.

Karakoldan çıkmamız ile derin bir nefes aldım, bu işte burada bitmişti.


^^

Akşam yemeğine oturuştuk kimseden çıt çıkmıyordu.

"Rehber hocan aradı kaçırdığın dersler için bir program hazırlayacakmış yarın yanına uğra."

"Yarın dershaneye gitmek istemiyorum."

Yaşadığım o kadar şeye rağmen hala ders demeleri beni çileden çıkarmak üzere olsa da sesimin ayarını bile kaçırmamıştım çünkü ne olursa olsun onlar haklıydı.

"Ne demek gitmeyeceğim Mihrimah! Bana kafayı mı yedirteceksin zaten yeterince konu kaçırdın!" Annemin ince sesi yükselirken babam da yemeği bırakmış bize bakıyordu.

"Neler yaşadığımı biliyorsunuz, evden çıkmak istemiyorum."

"O adam sana dokundu mu yoksa Mihrimah?" Babamın sorusu ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

"Hayır tabi ki de!" Sesim bu sefer her zamankinden fazla yüksek çıkmıştı.

"Emin misin?" Tek kaşı havada bana dik dik bakarken midem kaynamaya başlamıştı. Bir şey demeden sofradan kalkıp odama geçtim.

Atalay bana o mana dokunmamıştı, öyle bir niyeti var mıydı bilmiyordum. Ailemin ise hiçbir şey yaşamamışım gibi saçma soruları ve tavırları beni mahvediyordu. Olayda yaraları alan bendim ama pansuman olan onlardı.

Odanın kapısının sesi duyduğumda hızla yatağıma yatıp yorganımı kafama kadar çektim.

"Abla," Elifin titreyen sesi kulaklarıma ulaştı.

"Yanına yatabilir miyim?" Hiçbir şey demeden yatakta yana kaydım ve yorganın ucundan tutup havaya kaldırdım. Elif hızla gelip yatağa girdi ve bana sarılıp ağlamaya başladı. Bende kollarımı ona sardım ve sessiz sessiz ağladım.

^^

3 Gün Sonra

Oturduğum çimlerde sigaramı içiyordum. Her şey eskiye dönmüş gibiydi ailem sadece eğitimim hakkında konuşuyordu dershanedekiler yine sadece dedikodumu yapıyorlardı ben yine hiçbir şey yiyemiyordum.

Sadece Gökhan yanıma gelip nasıl olduğumu sormuş ben onu geçiştirince de tekrar yanıma gelmemişti.

Elimdeki sigara bitince içinde hala su olan şişenin içine atıp paketten yeni bir dal çıkardım. Dudaklarımın arasına yetiştirdiğim dalı çakmağım ile ateşlendirdim ve derin bir nefes çektim.

Seğirmeye başlayan parmağıma bakıp derin bir iç çektim. Herkes çok aynıydı her şey çok aynıydı benim ruhum dışında. Karşıdaki bakkal çok aynıydı bundan aylar öncesiyle bu gökyüzü yıldızlar, karşıda fındık satan o amca. Herkes çok aynı ben ise çok yıpranmış ve eskimiş.

Üstümden bir tır geçmiş kemiklerim kırılmışta doktor bir ağrı kesici ile beni evime yollamış gibiydi. O kadar acı içinde ama hiçbir çaresi kalmamış.

İçime çektiğim her nefes beni boğar gibi ama çektiğim duman yeni bir hayat sunar gibiydi. Ölmüştüm ağlayanım yoktu onu zaten geçmiştim de benim beni görenim bile yoktu. Telefonumun çalması ile elime aldım. Ekranda yazan annem yazısı ile gözlerimi devirmiştim.

"Alo"

"Alo, neredesin Mihrimah?"

"Etüte kaldım." Artık teklemeden yalanlarımı söyleyip köşeye çekilebiliyordum.

"Tamam annem kolay gelsin." Hiçbir şey demeden telefonu kapattım, hoş desem de duymaz ve anlamazdı çünkü duyması gerekeni duymuştu bu ona yeterdi.

Yan tarafımdan gelen rüzgarın kesilmesi ile kafamı çevirdim, gördüğüm yüzle şaşırmıştım. Onun burada ne işi vardı?

🍓🍓🍓
Merhabaa
Nasılsınız
Bölümü nasıl buldunuz
Yıldıza dokunmayı ve yorum yapmayı unutmayın
Öpüldünüzz
🍓🍓🍓

UNHOLY | DADDY ISSUESWhere stories live. Discover now