20. BÖLÜM

5K 322 13
                                    


Koskoca bir hafta boyunca, boş boş evde oturmaktan başka hiçbir şey yapmadım. Annem işe, babam da bir yemek kursuna gitmeye başladığı için çoğu zaman tek başıma takıldım. Evet, babam gerçekten yemek kursuna yazılmıştı. İlk başlarda yadırgadım ama evde kaldığım süre boyunca onu daha iyi anladım. Kös kös oturup sıkıntıdan patlamaktansa, ben de yemek kursuna gitmeyi yeğ tutarım. Bunu diyecek kadar sıkılmıştım, gerisini siz düşünün artık.

İşte babam için de evde kalmak epey zor olmalıydı ki, böyle bir kursa başvurmuştu. Ki, bence gayet iyi yapmıştı. Zaten 1 yıl önce kendi isteğiyle değil şeker hastalığından dolayı erken emekliliğe ayrıldığı için ev kuşu olmaya pek alışkın değildi. Ama asıl sorun, kursta öğrendiği bütün yemekleri benim üzerimde deniyor olmasıydı. Resmen deney faresi muamelesi görüyordum. Hadi yemekler güzel olsa yine razıyım ama bir şeye de benzemiyor tatları. Bazen acaba bana zehir mi yediriyor diye düşünmüyor da değilim. O derece kötü yani. 

Ama neyse ki artık cezam bugün bitiyor. Kırk yıl düşünsem okulu özleyeceğim aklıma gelmezdi. Gerçi ben okulu değil Bulut'u özlüyordum. Bu hafta içerisinde sadece akşamları onu görebildim. Ve durmadan saatlerce orasını burasını öpüp, ısırdım. Zavallı her sabah yüzünde ve boynunda morluklarla okula gitmek zorunda kalıyordu. Bu yüzdendir ki her akşam ondan azar duyuyordum. Neymiş, kimya hocası, 'Partneriniz epey sert davranıyor galiba' demişmiş, beden hocası, "Çok ateşli bir akşam geçirmiş olmalısınız." Demişmiş de falan da filan. Hatta kendine bir kapatıcı almak zorunda bile kaldı.

Şimdi de birlikte alışverişe çıkmak için, hazırlanıyorduk. Ve ben yarım saattir onu bekliyordum. Yaptığı alışveriş listesini her saniye güncellediği için, bir türlü evden çıkamıyorduk.

"Tamam artık çıkabiliriz." Demesiyle, oturduğum yerden kalktım.

"Ne bitmez listeymiş bu, sonunda bitti!"

"Uzun zamandır alışverişe çıkmadığım için, alınacaklar birikmiş epey. Söylenip durma."

Kapıyı kapatıp, doğrudan asansöre bindik. Kapı kapandığında, aldım onu kolumun altına, dudağımı bastırdım saçlarına. Asansörden çıktıktan sonra da, kolumun altından çıktı ve yanımda yürümeye başladı. Dikkatli davranmamız gerektiğini biliyordum ama her saniye her yer de onunla temas içinde olmak istiyordum. Resmen beni temas bağımlısı yapmıştı.

***

Yaklaşık 1 saat sonra alışveriş yapacağımız yere vardık. Bulut elinde ki listeye bakarak reyonların arasından gezinirken, ben ise gözüme kestirdiğim her şeyi alışveriş arabasına atıyordum. Oldum olası alışveriş yapmaktan nefret etmişimdir, ama işin ucunda Bulut varsa her şey daha katlanılır hâle geliyordu.

"Bitti galiba."

"Bakayım." Notlar kısmında oluşturduğu listeye göz attım. Hepsi yiyecek, temizlik malzemeleri gibisinden şeylerdi.

"Eee, sen en önemli şeyi unutmuşsun."

"Neyi unutmuşum ki?" Elimde ki telefonu alıp, tekrar listeye bakınmaya başladı.

"Prezervatif tabii ki de." Dememle birlikte, gözlerini devirdi.

"Ben de önemli bir şey sanmıştım."

"Öyle deme, o da çok önemli." Kozmetik ürünlerin olduğu reyona gidip, bir kutu çilek aromalı prezervatif aldım ve diğerlerinin arasına atıp, kasaya ilerledim. Eşyaların parasını ödedikten sonra, çıktık marketten.

"Bir şeyler yesek öyle mi gitsek acaba eve?"  Diye sordum, o da "Olur, öyle yapalım." Dedi.

Aldığımız eşyaları arabanın bagajına yükleyip, geçen sefer gittiğimiz restorana doğru sürdüm arabayı.

BULUT (BXB)Where stories live. Discover now