7. BÖLÜM

6.6K 427 43
                                    

Kısa bir duşun ardından giyindim aceleyle. Aynanın karşısında nemli saçlarımı düzelttim. Çantamı, cüzdanımı ve telefonumu attım cebime. Mutfağa geçip, oturdum her zaman ki yerime.

Ortaya, "Günaydın." Dedim ama karşılığını bir tek anne ve babamdan aldım. Zehra ve Murat, uykularını almamış olmalılar ki kahvaltı masasında pinekliyorlardı. Onlara göre daha enerjiktim. Bu durum annemin dikkatini çekmişti, şüpheli bakışlarla beni izliyordu.

"Son günlerde var sen de bir haller. Sabahları erkenden kalkıyor ve hiç söylenmeden okuluna gidiyorsun." Dedi, çok tuhaf bir şeyden bahseder gibi. Ki haklıydı. Tabii bilmiyor, bana okulu sevdiren çok tatlı bir hocam olduğunu. Benim gibi birini böylesine okula alıştırdı ya, helal olsun Bulut'a. Ben bile kendimden umudumu kesmiştim.

"Evet, ne güzel işte."

"Güzel tabii, aferin."

"Bence sevgili yaptı." Dedi, Murat. Ardından ağzını genişçe açarak esnedi. Dalağına kadar görmüş oldum gerizekalının.

"Ya, kimmiş o şanslı kız?"

"Sen ona bahtsız desene."

"Senin bu ergen laf sokuşlarına karşılık vermeyeceğim, gerizekalı." Ağzını eğip, beni taklit etti. Yaptığı harekete babam bir anda kahkahayı patlattı. Babama baktım, çattım kaşlarımı. Bakışlarımı fark ettiğinde ciddi bir yüz ifadesi takındı.

"Murat, yaptığın hoş bir şey değil." Deyip, taktı gözlüklerini ve gazetesini okumaya devam etti.

"Sevgilinin kim olduğunu söylemedin."

"Yok anne sevgilim falan, götünden uyduruyor bu salak."

"Bana pek öyle gelmedi, ama söylediğin gibi olsun bakalım." Dedi, ardından, "Zehra, pineklemeyi bırak ve bir an önce kahvaltını bitir." Diye söylendi. Zehra da homurdanarak, portakal suyundan bir yudum aldı.

Kahvaltımızı bitirdikten sonra, evden çıkıp okula doğru yürüdük. Okulla ev arasında ki mesafe az olduğu için yürüyerek gidiyorduk. Okulun bahçesine gireceğimiz sırada, yanımızdan bir araba geçti. Bulut'un arabasıydı. O, arabasını park ederken, durdum bahçenin kapısında, onu bekledim.

Aracını her zaman ki yere park ettikten sonra benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladı. "Günaydın." Diye mırıldandım. Birlikte okulun bahçesine girdik. Bana yan bir bakış atıp, tekrar önüne döndü. Bu adamı alıp içime sokasım vardı. Bir insan nasıl bu kadar tatlı olabilirdi ki?

"Sana da günaydın." Günümü onun aydınlattığından bi haberdi tabii. Birlikte okul binasına girdik.

"Derste görüşürüz." Diyerek, öğretmenler odasının olduğu yöne doğru yürüdü, ben de ardından baka kaldım. Odaya girmeden önce yüzünü bana çevirdi. Gülümsedim, gülümsedi. Ardından kapıyı açıp içeri girdi. Ben de yukarı çıkan merdivenleri tırmandım. Uzun koridordan sınıfa doğru yürürken, aniden bir kol hissettim omzumda. Bakışlarımı kolun sahibine çevirdim.

"Günaydın, kardeşim." Egemen'di. Salak, korkutmuştu beni.

"Sana da günaydın da, ürküttün beni amına koyayım, niye sinsi sinsi yaklaşıyorsun bana?"

"Sen fazla dalgınsın kardeşim." Sanırım Bulut yüzünden iyice leyla oldum.

Birlikte sınıfa girdik, herkes gelmişti. Ben sırama geçerken, Egemen de benim hemen önümde ki sırasına oturdu. Öğretmen zilinin çalmasından birkaç dakika sonra Bulut girdi içeriye. Herkes aceleyle sıralarına geçerken, Tahtanın önünde Bengi ile sohbet eden Sinem de, Bengi'nin yanı boş olduğu için orada oturdu. Murat ise, Gözde'nin yanına oturmuştu. Muhtemelen Bengi ile araları hâlâ bozuktu. Ama bu durum bana avantaj sağladı. Sinem'in çenesinden kurtulmuştum en azından.

BULUT (BXB)Where stories live. Discover now