D 010

21 2 0
                                    

"...İnsanlar neden bu kadar meraklılar onu da anlamıyorum. Annem başından hiç kalkmıyor, ekrana bir emzikmiş gibi davranan kardeşim için de üzülüyorum. Babam ise izlemediği zaman daha sinirli oluyor. Sanki ekran, ailemi hapsetmiş bir düşman gibi... Onları benden alıyor. Keşke tüm dünyadaki ekranlar yok olsa... Böylece belki ailem beni daha çok sever. Annem de tadı güzel yemekler yapabilir. O yemekleri hiç sevmiyorum ve gizlice saklıyorum, sonra da hayvanlara veriyorum. Açlıktan ölmedim, meyveyle besleniyorum, ancak sanırım bu ekranlar bizi öldürecek. Onlara her baktığımda o yemekler gibi iğrenç hissediyorum. Tuhaf sesler çıkarıyorlar ve insanın gözünü yakan siyah çizgileri var. Ailem o ekranlarda ne buluyor inan hiç anlamıyorum. Ben hiçbir şey göremiyorum ve cızırtıdan başka da hiçbir şey hissedemiyorum."

Hemra, hemen elindeki kitabı bir kenara bırakıp yatağından indi ve çocuğun önünde diz çöktü. "Sakın bunlardan kimseye bahsetme."

Ona bakan çocuk "Abla sen beni anlıyor musun?" diye sordu.

Hemra, onun masumluğuna dayanamadı ve anlından öptü. "Bunlardan kimseye bahsettin mi?"

"Bir kaç kişiye evet, ama beni dinlemediler."

"Bundan sonra asla bahsetme."

"Abla sen de mi benim gibisin? O yüzden mi kitap okuyorsun? Ben de mi kitap okuyayım?"

"Oku tabi, ancak sözümü iyi dinleyeceğine söz ver ve ekranlar hakkında asla konuşma."

"Neden?"

"Neden mi?"

"Neden konuşmayacağım? Eğer konuşmazsam ekranlardan nasıl kurtulacağız? Onları yenmenin başka bir yolu var mı? O kitaplar bunu yapabilir mi? Abla, sen konuşmamayı nasıl başarabiliyorsun? Kalbin acımıyor mu? Ailen için üzülmüyor musun? Yoksa abla, aileni sevmiyor musun?"

"Neden böyle düşünüyorsun?"

"Çünkü eğer onları sevseydin, kendilerine zarar vermelerine engel olurdun."

Yarından Sonraki GünWhere stories live. Discover now