D 00.7

24 4 4
                                    

İnsanlarla sohbet edebilmenin tek yolu artık ekrandaki gerçekte yaşanmayan hayatlardan bahsetmekti ya da birileri hakkında kötü konuşmak... Hemra ise bu dili bilmiyordu. Ekrandaki olup biteni zaten istese de göremiyor, dedikoducu bir ikiyüzlü olmaktan da hoşlanmıyordu.

Hemra, daha fazla şüphe çekmeden yoğurdunu bitirdi ve ilk fırsatta sofradan kalkıp fark ettirmeden önce odasına çıkmaya yöneldi, ancak salondan gelen o televizyonun anlam veremediği rahatsız edici hışırtısını duyunca da merak edip içeriye girdi.

Herkes mutfaktaydı, ancak televizyonu seyreden de kimdi?

Oturma odasına girdiğinde ise gördüğü şey tüylerini diken diken etti ve bir süre yerinden devinemedi. Kuzeninin üç yaşındaki bebeği, televizyonun karşısındaki koltuğa oturtulmuştu; hayır, televizyonun karşısında hapsedilmişti.

Çocuk, diğer tüm insanlarda da olduğu gibi görüntüye kilitlenmiş, içi boş bir oyuncak bebek gibi oturuyordu. Ne elleri, ne de ayakları deviniyor, hafif açılmış ağzından salyası akıyordu.

Hemra, daha fazla seyredemedi ve eline kumandayı alıp televizyonu kapattı.

O anda hayatında duyamayacağı kadar yükseklikte bir ağlama sesi kulağında belirdi ve bir an, çocuk ölü robottan insana, çılgınlarca ağlayan bir insana dönüştü. Hemra, hemen televizyonu tekrar açtı ve çocuk yine sustu. Denemek için tekrar kapattı, çocuk önünden yiyeceği alınmış bir zavallı gibi tekrar ağladı, feryadı kopardı. Açtı, bir an ölü bir pelüş oyuncağa dönüştü.

Bu sonsuza dek sürebilirdi, ancak çocuğun yine de bu acayip sesli yaratık için dökeceği gözyaşları son bulmazdı.

Hemra, bu çocuktan yetişkinlerden korktuğundan daha da çok korktu. Çocuk, resmen siyah ekran için yaşıyor gibiydi.

Çok geçmeden annesi de odada belirdi. Kuzeni telaş içinde "Ne oldu? Neden ağladı?" diye sordu.

Hemra, ancak "Ben bir şey yapmadım..." diyebildi. Bir şey yapmamıştı, sadece çocuğu hayata döndürmek istemişti...

Kuzeni, pek de inanmayan bakışlarla bebeğini kucağına aldı ve onu kaçırırcasına yanında götürdü. Ancak götürürken sussun diye elindeki telefonu da çocuğuna vermeyi ihmal etmedi. Çocuğun annesi insan mıydı yoksa ekran mı belli değildi.

Hemra, sadece yardım etmek istemişti. Karışmaması gerekiyordu belki de, ancak bir kediyi bir kuyudan kurtarmak gibi ya da yere düşen birini elinden tutup kaldırmak gibi içinden gelen ani bir yardım etme duygusuna engel olabilir miydi ki? Bunu annesine nasıl anlatabilirdi? Ona çocuğuna ekranı izletmemesini söylese, annesi tıpkı yoğurt yemeyin dediğindeki gibi tuhaf bir yüz ifadesiyle ona bakardı.

Yarından Sonraki GünWhere stories live. Discover now