Blackpink grubunun dağılmasıyla bocalayan Rosé solo olarak devam etmeye karar verir ve hybe ile anlaşma imzalar. Yeni kariyeriyle birlikte hayatına bir anda giren Jeon Jungkook'sa zaten bozulmuş dengelerini alt üst eder.
"Ağaçta duran kuş dalın kır...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
roses_are_rosie: baby🤍
•
Her şey yolundaydı.
Elbette bundan birkaç ay öncesinin rahatlığında değildik. Ben yeni koreografim üzerinde çalışırken -evet gerçekten de nihayet solo çıkış şarkımın koreografisine hazırlanıyordum- Jungkooklar ise grupça haftaya geri dönüş yapıyorlardı. Müzik videosu yayınlanır yayınlanmaz Amerika'ya uçacaklar ve geri dönüş sahnelerini Billboard müzik ödüllerinde gerçekleştireceklerdi.
Sonra ise... önlerinde yoğun bir tempoyla röportajlara ve programlara katılma planları vardı. Yani anlaşılacağı gibi ikimizin hayatında da bir koşuşturmaca hakimdi.
Esnedim. Aracın ses sisteminde Harry Styles'ın yeni şarkısı çalıyordu. Gözlerim üstünde ilerlediğimiz asma köprüden görebildiğim kadarıyla nehirdeydi. Ara sıra camın yansımasından da kendimi görüyordum.
Yüzümde günlük,fresh bir makyaj vardı. Sabah Vogue Youtube kanalı için kendi Beauty Secrets videomu çekmiş ve saçlarımı düz bırakmak yerine uzun bir aradan sonra kalın dalgalarla şekillendirmiştim. Kesinlikle hoş duruyordu.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle dikkatim tekrar aracın içinde toplandı. Küçük zincirli çantamın kilit tokasını açıp içinden telefonumu çıkardığımda bildirim panelinde onun ismini görmek beni gülümsetmişti.
Jungkook; bu evren üstünde yaşadığım, tanık olduğum mucizeler arasında en değerlisiydi benim için. Onunla olmak sandığımın aksine nefes almak kadar kolaydı. Asla yapamayacağımı düşündüğüm şeylere koşarak gitmemi sağlayabilecek kadar etkiliydi de ayrıca.
Daha aramızda tam olarak bir şey olup olmadığına dair şüphelerim varken bile beni bu şehrin kalabalık caddelerinden birinde el ele yürümeye ikna edebilmişti.
Birbirimizden kilometrelerden daha fazlasıyla uzakken,bahanelerin arkasına sığınsa dahi onu asla yadırgayamayacakken okyanusları katlamış kıtaları bükmüş ve kendini yanımda hissettirmişti.
