18

1.2K 120 166
                                    

Sevdiğim bir yazar olan Paulo Coelho, O Aleph isimli romanında, sarılmanın anlamını; sende bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim diye geçirmişti.

Ona sarılmak bütün dünyayı dışarda bırakma arzusuyla geliyordu bana ,ruhuma güvenli bir sığınak bulduğumu hissettiriyordu.

İki kolu arasında bana açtığı yer kalbim için seçebileceğim ebedi bir mabed gibiydi. Fırtınadan alıp çıkarıyor sessiz sakin sığınağına kaptıyordu.

Jungkook'un kaldığı yerden cheesecake'i tamamlayıp fırından çıkardığımda soğuması için tezgaha bıraktım.

Elimdeki tutacakları da kalıbın hemen yanındaki boşluğa bırakıp yorgun adımlarımı sürükleyerek Hank'in pufunun yanındaki kabına biraz kuru mama ekledim ve bağdaş kurup önüneoturdum.

O katır kutur sesler çıkararak ağız dolusu mamayı çiğnemekle meşgulken mutfakta bıraktığım telefonumun zil sesiyle oflayarak yerimden kalktım.

Kendimi gerçekten yorgun hissediyordum ve günün geri kalanı için tek planım televizyon karşısındaki koltukta Hank'e sarılarak pineklemekten başka bir şey değildi.

Bir de Jungkook'tan haber bekliyordum tabii.
Eğer zaman bulabilirse, elbette buraya geri dönebileceğini sanmıyordum ama beni de arayarak durumdan haberdar edeceğini düşünüyordum.

Mutfağa vardığımda telefonum son kez çalmış ve zil sesi kesilmişti.
Jungkook'un aramasını bekliyordum ama bu kadar erken arayacağını sanmıyordum, o yüzden de aceleci davranmamıştım zaten.

Cama vuran sert yağmur damlalarının sesi eşliğinde uzanıp telefonumu elime aldığımda tahmin ettiğimin aksine Jungkook'tan gelen cevapsız aramayı gördüm ekranda.

Geri aramak üzere ismini yana kaydırırken ekranda onun tekrar aradığını gösteren imge belirdi .
Bu sefer ilk çalışı bitmeden aramayı yanıtladım ve telefonu kulağıma götürdüm.

"Jungkook? Aramana yetişemedi-"

"Chaeyoung merhaba ben Yoongi" konuşmam karşıdaki tarafından kesildiğinde şaşkınlıkla duraksadım.

Beraberinde gelecek olan endişeye izin vermeden kendisinden beklemediğim bir çabuklukla tekrar konuştu.
"Öncelikle endişelenmen gereken hiçbir şey yok zaten haberleri görünce boşuna kötü şeyler düşünmemen için aradım seni."

Yoongi? Ne diyordu böyle?

"Ne oluyor? Jungkook nerede?" ne demişti...endişelenmem gereken bir şey yoktu.

"Jungkook şirkete giderken küçük bir kazaya karışmış önemli bir sorun yok ancak kontrol amaçlı hastaneye getirdiler."

Kalp atışlarım damar çeperlerime büyük bir baskı uygulamaya başladığında titrek bir nefesle soludum.

"Nasıl bir kazadan bahsediyorsun?"

"Yağıştan dolayı kayan bir araçla çarpışmış sanırım, şu an muayenede. Eşyaları da bendeydi sana haber vermek istedim."

Buna şaşırmıştım doğrusu, Yoongi'nin beni Jungkook'un başına bir şey geldiğinde haber verilecekler listesine koymasını beklemiyordum çünkü. 

"Hangi hastanedesiniz?"

"Chung-Ang Üniversite Hastanesindeyiz ama endişe etme muhtemelen Jungkook'a biraz istirahat verip taburcu edecekler."

Seoul mate / RoséKook Where stories live. Discover now