29 : Kont Dracula

1.4K 106 106
                                    

Bana Cuma olduğunu hatırlatın ya. 😄😄 Neyse dostlar finale son bir adım kaldı. Bir kitap ismi düşünmüştüm. Ya Pembe Panjurlu Ev olacaktı bu hikâyenin adı ya da Toz Pembe Hayaller. Ben ilkini seçtim. Toz Pembe Hayaller ikinci kitabımız olacak. Yani bu hikâye iki seriden oluşacak. Bilin bakalım Toz Pembe Hayallerin başrolü kim? Sürpriz olsun mu? 😄 Olsun. Sizi seviyorum. Yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum. Haftaya finalde görüşürüz 🥰🥰🥰

Karanlığa alışan gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Sessizliğin ortasında yapayalnız duruyordu. Ne yapmıştı? Bunu nasıl yapmıştı idrak edemiyordu. Kasten ve planlayarak cinayet işlemişti. Engin haksızdı, deli değildi. Kaçmayı da başarmıştı. Şimdi saklanmak zorundaydı. Psikiyatr servisinde tanıştığı Altan'ı anımsadı. O bir değişik bakardı. O yüzden herkes ondan korkardı. Ona giderse kimse onu bulamazdı. Orada aramak akıllarına da gelmezdi. Kırık pencere pervazından başını usulca uzattı ve etrafı inceledi. Evlerin ışıkları sönmüştü. Bu saatte onu kimse göremezdi. Hem Altan'ın evi de yakındı. İzbe bir mahalleydi, kimse kimseye karışmazdı. Karışmaya cesaret edebilirler miydi? Orası muammaydı. Kendini karanlık köşeye çekip yere saçılmış cam parçalarına basmamaya gayret ederek tek menteşe tutan kapıya doğru ilerledi. Usulca dışarı çıkıp çıkışa yöneldi. Harabe evden uzaklaşırken yine karanlık ve kuytu alanlardan yürüdü.

Biraz sonra sokak lambalarının ışığı altında iki katlı ahşap bir evin önünde durdu. Kapıyı yavaşça çalıp açılmasını bekledi. İki ya da üç dakika sonra saçı başı dağılmış, kısa ve iri bir adam kapıda belirdi.

"Demet, Demet'ti değil mi? " diye sordu heyecanla.

"Evet, girebilir miyim?" diye sordu. Altan'dan evinin adresini öğrenmek çok kolaydı. Ona yakınlaştı ve arkadaşıymış gibi davrandı. Yardıma ihtiyacı olduğu konusunda onu ikna etti ve şimdi karşısındaydı. Adam kapının ağzından çekildiğinde içeriye girmesine onay vermiş oldu. Demet hiç vakit kaybetmeden eve girdi.

"Peşimdeler Altan. Çocuğumu kaçırdıktan sonra üstüme suç attılar. Meğer ben cinayet işlemişim," dedi ağlarken. Altan şaşkın görünmüyordu. Hemen Demet'i salona getirip perdeleri kapattı. Eski konsolun üstündeki mumlardan birini yaktı.

"Yalancılar, pislikler. O kocanı gözüm hiç tutmamıştı. Metresi de var demiştin. Neden ona katlandın ki? Çok güzel kadınsın, daha iyilerine layıksın," son cümlede yüzü kızardı ve Demet'in karşısına oturdu. Bakışlarında bir parıltı vardı.

"Bebeğini onlardan alıp geleceğim. Sen de burada benimle yaşayacaksın. Kimse görmez sizi. Gören olursa da karım derim," diye devam etti. Demet, bir zafer kazanmışçasına gülümsedi.

"Bebeğim şimdi burada değil. Metresi onu kaçırdı. Biz boşandıktan sonra gelecekler. Ben sana iki adres vereceğim, ikisini de takip edeceksin. O kadın şu an hamileymiş gibi yapıyor. Herkesi inandırdı. Zamanı gelince bebeğimi onlardan alacağım. Buradan gideceğiz. Hem sen de bizimle gelirsin," Altan bu teklife çok sevinmişti. Onu geride bırakmayı düşünmüyordu. Bir ailesi olacaktı. Eşi ve bebeği olacaktı. Artık o da normal olacaktı...

Bu şekilde tam iki ay geçti. Engin'in evden çıkmadığını duyunca çok mutlu olmuştu. Altan, ona sık sık Yeşim'den bahsediyordu. Yanında gezen adamı tahmin etmek hiç de zor değildi. Ozan'la birlikte olduklarını anladığında çok sevindi.

"Yeşim'i Engin'in çocuğundan kurtaracağım. Kısa süre sonra unutur zaten, böylece sevdiği adamdan bir çocuk yapar. Yapar evet, yeni ailesi içine siner. Ozan'dan olan çocuğu daha çok sever," diye sürekli mırıldanıyordu. Altan ne dediğini anlamıyordu lakin Demet'i mutlu görmekten de hoşnuttu. Demet, saçlarını kısacık kesip siyaha boyamıştı. Kimse onu tanımasın diye de yüzüne siyah kalemle minik lekeler yapmıştı.

PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon