19 : Kimsenin Suçunu Üstlenme

1.7K 143 97
                                    

İstanbul, bir haftadır ortada dolanıp planlar kurmaya çalışıyordu. Engin’e kafayı fena hâlde takmıştı. Shay ile o akşam bir tartışma yaşamışlar lakin Shay’a her şeyi anlatınca barışmışlardı. Çok taktir ettiğim bir konuşma yapmıştı Shay. “Geçmişin beni ilgilendirmiyor. Sana bu yüzden de kızgın değilim. Kızdığım nokta o adamı muhataba alman. Bana her şeyi anlatabilirsin. Benden saklayacak bir şeyin olmasın. Ben kimim ki senin geçmişini yadırgayayım? Ben bugünüm, şu anım, yarınım.”

Konuşmanın ardından ikisinden de özür dilemiştim. Orada da Ozan devreye girdi. “Kimsenin suçunu üstlenme,” demişti. İstanbul’un bir şeyler karıştırdığını biliyordum fakat iş üstünde yakalama fırsatım olmamıştı. Nihayetinde şu an Ceren ve İstanbul karşımdaydı.

“Ben bir şey yaptım,” dedi İstanbul.

“Ben de bu sefer onu taktir ettim ve yardım ettim,” dedi Ceren. İntikam çetesi toplanmıştı anlaşılan. Salonda volta atarken yüzümü ovuşturuyordum.

“Ne yaparsanız yapın ama beni karıştırmayın. Hiçbir şey duymak istemiyorum,” dediğimde Ceren sesli bir nefes bıraktı.

“Duymalısın, duyacaksın, duymak zorundasın,” diyen Ceren’e baktım.

“Duymak kelimesinden soğuttun adamı,” dedikten sonra ellerimle kulaklarımı kapatıp ses çıkarmaya başladım.

“La la la la la la...” birisi koluma yapışıp elimi çekiştirmeye çalışırken diğeri de diğer koluma yapışmıştı.

“Zorla mı dinleteceksiniz planınızı ya?”

“Aslında biz bir şey yapmadık, şans yüzümüze güldü,” dedi Ceren. Koltuğa oturduğumda yanıma oturdular ve beni ortalarına aldılar.

“Biz biraz hafiyelik yaptık. Dingili takip ettik. Bir gece kulübüne girdi. Ben de biriyle anlaştım. Uygunsuz birkaç fotoğraf çekip bana göndermesini istedim. O da seve seve kabul etti. Neyse bizim dingil oltaya geldi.”

“İstanbul, devam etme,” dediğimde omuzlarını silkti.

“Eski kocanın kadınlara zaafı var. Bu benim suçum değil. Neyse, Ceren de bu sırada Demet’in evini buldu. Fotoğraflar bana ulaşınca hemen çıkarttırdım ve sarı bir zarfa koydum. Demet’in kapısına bırakıp kapıyı çaldım. Uzaktan izlemeye devam ettik. Demet’in yüz ifadesini görmek ister misin? Ceren videoya çekti. ”

“İstemem. Beni suçlayacak Engin,” dedim ve başımı geriye atıp koltuğa yaslandım. Bitmiştim ben, bu savaş demekti.

“Sana dokunamaz,” diyen Ceren’e baktım.

“Hadi bu kör oldu öfkeden, peki ya sen?” diye sordum.

“Ben de Demet’e öfkeliyim. Bak izle bir gülmekten bayılacaksın. ”

“Ozan’a ve Shay’a anlatın. Savaş başlayınca bir de onlara açıklama yapmak zorunda kalmayalım,” dediğimde ikisi de birbirine baktı. Sinirle koltuktan kalkıp karşılarına dikildim. Bir anne edasıyla bağırıp çağırmaya başladım.

“Sizin planınız, sizin suçunuz ve sizin cezanız. Ben kimseye laf anlatamam. Birazdan öküz kapıya dayanır. Hadi kalkın eve gidin. Sizi görmesin.”

“Hayır, burada kalıp savaşacağız,” diyen İstanbul’a baktım.

“Kalkın dedim size!”

İkisi de kanepeden kalkıp kapıya yöneldi. Vedalaşıp merdivenlerden inmeye başladılar. Kapıyı kapatıp sırtımı yasladım ve kayarak yere oturdum. Uzun bir gece olacaktı. Düşman şu an köpürüyor olmalıydı.

PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now