6. BÖLÜM "ESİR"

Start from the beginning
                                    

"İyiyim Leyla, sen nasılsın? Ne zaman döndün?" diye sordu Melis geri çekilirken. Daha fazla burada durmak istemediğimi fark ederek onlara arkamı dönüp merdivenlere doğru yöneldim. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkarak, odama girdim. Beren'i kucağımdan indirdikten sonra yatağın ucuna doğru oturdum. Aynı anda kapı çalınmadan sertçe açıldı ve Yağız tüm heybeti ile odayı doldurdu. Şaşırak oturduğum yerden ayağa fırladım.

"Ne yapıyorsun sen?" Çatık kaşları ile bana doğru bir kaç adım attı ve aramızdaki mesafeyi kısalttı. Mavi gözlerini bir kez bana şüphesiz bakarken göremeyecek miydim?

"Masada ne oldu Deren?" Bu kez kaşları çatılan taraf bendim. "Ne ne oldu? Ne saçmalıyo-"

"Bir şey oldu. O kaşığı düşürdükten sonra yüzünün halini gördüm. Gözlerinde saf bir korku vardı, ne saklıyorsun?" dediğinde dumura uğramıştım. Bu kadar dikkatli olması beni ürkütüyordu.

"Seni ilgilendirmez, çık odadan." ondan uzaklaşmak için yanından geçmek adına hareket ettim ancak kolumu aniden tutuşu ile olduğum yerde kalmak zorunda kaldım. "Yağız!" dedim sinirle. "Bırak kolumu, kafayı mı yedin?"

"Benden ne saklıyorsun, hepsini öğreneceğim Deren ama eğer beni sonunda kızdıracak bir şey çıkacaksa, bence aklını kullanıp bana daha erken anlatabilirsin. İyiliğin için..."

"Ben bir şey saklamıyorum senden, kabul et artık kafanda bir şeyler kurma." dedim öfke ile. Gözlerini benden çekmeden bir kaç saniye daha baktı ve daha sonra arkasını dönerek hızla odadan çıktı. Açık bıraktığı kapıyı kapatıp, kilitledikten sonra elimi hızla atan kalbime koydum. Güvende olduğumu zannederken, acaba hata mı yapıyordum. Keşke  son bir kez Ali Osman Bey ile konuşma şansım olsaydı. Belki o  zaman neden Yağız'a güvenmem gerektiğini, neden onun beni koruyabileceğini söyleseydi bu kadar çaresiz kalmazdım. Tanrım, Yağız beni korumak için kimseyi karşısına almazdı ki! Adam benden nefret ediyor, hiçbir şekilde güvenmiyordu. Belki şüphelendiği şey doğru değildi ama biraz daha fazla uğraşırsa geçmişimdeki her şey bir çarşaf gibi önüme serilebilirdi.

İşte benim de tek korkum buydu.

***

İki gündür odadan çıktığım yoktu. Melis ve Kader hanım dışında kimse yanıma uğramamıştı. Onlara da hasta olduğumu söyleyerek kendimden uzak tutmuştum. İşin aslı ise Yağız'ı ve eve yerleşmiş olan Leyla'yı görmemekti. Pencerenin önünde oturmuş, sessizliğin tadını çıkarıyordum. Beren ise uyuyordu. Kapının çalındığını duyduğumda kafamı pencereden çevirip içeri giren Kader Hanıma baktım. Gülümseyerek bana yaklaştı ve elinde tuttuğu telefonumu bana uzattı. Tanrım, telefonum onda ne arıyordu?

"Deren hanım bunu Yağız Bey gönderdi. Ve akşam yemeğinde aşağıda olmanızı istedi."

Şaşkınlıkla telefona bakarken, Yağız'ın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Kader hanımın elinden telefonumu aldıktan sonra akşam yemeğinde olacağımı ve teşekkür ettiiğimi mırıldanarak odadan çıkmasını sağladım. Ardından hızla telefonumun kilidini açarak rehberime ve mesajlarıma girdim. Hiçbir değişiklik yoktu. Eliz aklıma geldiğinde, içim vicdan azabı ile kıvrandım.

Onu aramalı mıydım? Şu anda ihtiyacım olan şey tanıdık birisinden alacağım güçtü ama Eliz'i öyle bir şekilde bırakmıştım ki, bana çok kızgın olduğundan emindim. Belki de onu aramak hata olurdu, onunda başını belaya sokmak istemiyordum. Acaba iyi miydi, birine geldiğimi söylemiş olabilir miydi? Tüm bunların cevabının onu aramakta olduğunu biliyordum. Sesimin duyulmaması için telefonu da alarak banyoya girdim. Kapıyı üzerime kitledikten sonra telefondan Eliz'in numarasını bularak arama tuşuna bastım. Telefonu kulağıma götürdükten bir kaç saniye sonra kulağıma Eliz'in neredeyse çığlığı andıran sesi doldu.

İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now