10. Bölüm : Sanatçı

812 98 32
                                    

  Çizimlerini duvarındaki mantar panoya astıktan sonra Jeongin'in şirketten arakladığı kumaşları dikkatle masasının üstüne yerleştirdi. Gözlüğünü geriye doğru ittirdikten sonra ise hafifçe gülümsedi. Eğer hayal ettiği gibi uygulayabilirse ortaya çok güzel şeyler çıkacaktı. Performansı Hyunjin'in yolladığı video ile izlemişti ve gerçekten çok düşünülmüş bir koreografi olduğunu görebiliyordu. Bu yüzden kıyafetleri de özenle tasarlamalıydı.

  Diğer stilistlerden biraz farklıydı o. Stilistlerin onlarla çalışabilecek bir sürü çalışanı varken onun sadece Jeongin'i vardı mesela. Bu yaptığı şey başka stilistler için yürek isterdi belki de. Ama sınırlarını zorlamaktan asla gocunmayacaktı.

  "Bir gün senin yüzünden şirketten atılacağım." Diyordu Jeongin. Haklıydı da. Bu Seungmin'in ilk defa şirketten kumaş kaçırışı değildi. Evinde sürekli bir şeyler tasarlar ve kendince telifini alırdı o kıyafetlerin. Arada giyerdi hatta üstüne. Babası fark edince ise şirkete gitmemesi için yakardı giysileri ve tasarımlarını. Bunu üç kere yaşamıştı fakat bir kere bile vazgeçmemişti.

  Dikiş makinesinin önüne oturup derin bir nefes verdi. "Merak etme. Yüreği yemez. Sen gidersen benim gideceğimi de biliyor." Dedi sakince.

  Jeongin de derin bir nefes verdi ve dikiş makinesinin koyulduğu masanın üstüne çok ağırlık vermeden oturdu. "Sorun baban değil, çalışanlar zaten. Dedikodular nasıl yayılıyor bilmiyorsun sanki. Beni sen zannediyor herkes."

  Omuzlarını silkti Seungmin. "Ne güzel işte. Pohpohlanıyorsundur."

  Hızla kafasını iki yana salladı mavi saçlı olan. Arkadaşının bu umursamaz tavırlarını anlamıyordu hiç. "Aksine herkes arkandan konuşuyor. Yan gelip yattığını, başa gelince şirketi batıracağını düşünüyorlar. Baban sırf beni sevmediği için soy ismini vermemiş falan filan diye dedikodular da var."

  Histerik bir şekilde güldü Seungmin. İçinden sadece 'diyenlere bak' demek geçti. Fakat dışına bunu yansıtmamayı tercih etti. "Cidden bunları taktığımı düşünüyor musun?" Diye sordu alayla. "O sikik şirket umrumda değil. Başa falan da geçmeyeceğim. Kendi şirketimi kendim kurmak istiyorum. Ben gidince direkt batar orası zaten. Babamın yobazlaşmış fikirlerinin bir işe yarayacağını sanmıyorum." Diye ekledi. Sözleri bir ok gibi keskin ve bir matematik problemi gibi netti. Hiçbir fikir bu söylediklerinin yerine geçemezdi.

  Daha fazla üstüne gitmedi Jeongin. "Sen bilirsin." Diye mırıldandı sessizce. Arkadaşı yerinde olsaydı kesinlikle olan şirketin başına geçip çalışanların ettiği lafları bir bir geri ödetirdi. Ama Seungmin'in oraya dair tek bir kırıntı dahi istemediğini fark etti. Sanırsa babasını gerçekten hiç sevmiyordu.

  Çalan kapı zili ile oturduğiu yerden doğruldu Jeongin. Seungmin'e kısa bir bakış atıp demir kapıya doğru ilerledi. Delikten baktıktan sonra ise çok beklemeden kapıyı açtı ve gülümseyip içeriye buyur etti. Bu kişi bugün onlar için bir motive olabilirdi. Bu yüzden Seungmin'e sorma gereği bile duymadı.

  Yanındaki uzun saçlı cocuğu yönlendirip Seungmin'in çalışma odasına girdi Jeongin. "Hyunjin hyung gelmiş." Dedi sonra büyük bir gülümsemeyle. Hiç şüphesiz Seungmin'in kumaşlardaki ilgisini buraya odaklamak içindi bu konuşması.

  Seungmin Hyunjin'i görür görmez gülümsedi. "Hoşgeldin." Dedi gözlüğünü çıkartarak.

  Hyunjin hafifçe eğilip karşılık verdi. "Hoş buldum." Sonra gözlerini kaldırıp oldukları ortamı inceledi dikkatlice. Gözlerinin parıldadığına adı gibi emindi. "Çalışma yerine bayıldım."

  İltifatın ona gelmemesine rağmen hafifçe kızarmıştı Seungmin. Gerçi Hyunjin'in varlığı bile kızarması için yeterli bir sebepti. "Teşekkürler." Diye mırıldandı basitçe.

Wish You Back °Hyunmin°✓Where stories live. Discover now