Tuğrul'un kulaklığından gönderdiği sinyali aldıktan sonra Doğan'ın hesap soran katı tavrını görmezden gelerek yeniden ekrana yaklaştı Defne. Kendi şifresini girdikten sonra programı açarak önlerindeki kararmış camı ortadan kaldırdı. Tuğrul ceketinin yakasını düzeltirken Zeynep'e bir şeyler söylüyor, Zeynep ise dakikalar öncesine göre oldukça sakin bir tavırla onu dinliyordu. Belli aralıklarla tekrar eden görüntüler yerine kaydı normal akışına döndürdüğünde bulundukları odanın kapısı açıldı. "Evet, ne durumdayız? Defne? Doğan?" diyerek içeri girdi Mehmet Özder.

Doğan tepkili bir gülüşle Defne'ye baktı. Kızdan duyduğu "Sorun yok müdürüm, konuşuyorlar. Zeynep daha sakin." cümlesi kendisini pek ikna etmemiş olacak ki onlara doğru yaklaşarak cama, Tuğrul ve Zeynep'e yöneltti Özder bakışlarını. İkili arasında şahit olduğu o sert havadan eser yoktu. Özder, odaya girdiğinde Tuğrul'un üzerine giderek durmaksızın konuşanın ve hesap soranın Zeynep olacağını düşünüyordu ama kadın şimdi ellerini iki yanından pantolonuna aşağı yukarı sürterek, sakince Tuğrul'u dinliyordu. Zeynep'in yüzünde beliren kızarıklığı ve o allak bullak ifadeyi fark etmesi de zor olmamıştı.

"Tuğrul'un burnu hala bir bütün olarak yerinde duruyor. Hedefe emin adımlarla ilerliyor, diyebiliriz." dedi Doğan alaycı bir tonlamayla.

Bu cümleyle aklına dolan düşünceleri kovaladıktan sonra kestirmeden sordu Özder. "Ne yaptı bu akılsız herif kıza?"

Doğan patavatsızca "Bademcik ameliyatı..." dediği sırada "Bilmiyoruz!" diye sesini yükselterek bastırdı onu Defne.

Doğan'ın ağzının içinde bir şeyler gevelemesine anlamsızca bakarak, "Ne demek bilmiyoruz?" diye doğrudan Defne'yi hedef aldı Özder. "Bostan korkuluğu musunuz siz burada? Ne konuştu bunlar? Niye bu kadar sakinler? Bu işte bir iş var. Şu kaydı geri sar hemen."

Defne el mahkûm adamın dediğini yapmaya başladığında, kızın sandalyesine elini atarak kulağına eğildi Doğan. "Ne derler? İntikam soğuk yenen bir yemektir, Defnecik." diye fısıldadıktan sonra, Defne'nin geçen operasyonda kendisinin çakıl taşları üzerinde kaymasına söylediği cümleye tam da onun o bilmiş tonlamasıyla gönderme yaptı.

"Seni uyardım. Şimdi uğraş bakalım..."

Adama sinir olduğu için omzuna konan bir sivrisineği kovalar gibi omuzlarını yukarı oynattı Defne. Özder'in talimatıyla geriye aldığı kaydı yeniden başlattı. Tuğrul odaya girdikten ve Zeynep'le konuşmaya başladıktan bir süre sonra bir yerde sesler kesiliyor, sonra bir anda geri geliyordu. Aynı görüntülerin tekrara girmesiyle kaşlarını iyice çattı Özder. Adamın sormasına fırsat kalmadan gözlerini iyice ekrana yaklaştırarak "Sistemde bir sorun oluşmuş galiba müdürüm." diye açıkladı Defne. Görüntüleri onunla birlikte ilk kez izliyormuş gibi kaşları havaya kalktı. Anında oyunculuk modunu etkinleştirip şaşkın bir tavra bürünmüştü.

"Sorun mu oluşmuş?" diye gürledi Özder. "Dalga mı geçiyorsunuz siz benimle? Bu ne sorumsuzluk ne lakaytlık Defne? Biri gider kızı alıkoyar, diğeri avcunun içi gibi bildiği sistemde sorun olduğunu söyler... İçinizde dosyası en kabarık adam Doğan, sizin yanınızda melek kaldı be melek..."

Doğan'a döndü. "Sen ne sırıtıp duruyorsun lan karşımda? Sütten çıkma ak kaşık sanki... Stuttgart'taki vukuatlarını tek tek saydırma şimdi bana!" dedikten sonra "Burak nerde?" diye bağırdı Özder sonunda.

Bunun üzerine toparlanarak "İzleme odasına gel." diyerek Burak'la bağlantıya geçti Doğan. Burak'ın sorularını dinlemeden kestirip attı. "Hemen."

Doğan'ın çağrısı üzerine birkaç dakika sonra odaya giren Burak, yüzünde ne oluyor kardeşim ne bu tantana ifadesiyle onlara yaklaştı. Özder'in dik dik kendisine baktığını görünce toparlandı. "Emredin müdürüm..." dediğinde "Gel buraya." dedi Özder.

ANTKAYZONWhere stories live. Discover now