20. Bölüm

936 19 43
                                    



Bölüm şarkıları; 

ItsAMoney - Arcade

Canozan, Damla Eker - Öyle Kolay Aşık Olmam

Birlikte dinleyelim mi?




Kalmak isterse ağırla, gitmek isterse bırak gitsin.

Homeros, Odysseia



Karanlık en savunmasız anında mı çöreklenir insanın üzerine? Sadece kendi canını değil, kendi canından olanları korumak adına en ufak bir ışık sızıntısına ulaşmak için ne kadar çabalayabilir insan? O an gelip çattığında korkudan dizinin bağı çözülse bile dimdik ayakta durmak zorundadır. Kılıcını kuşanır, sırtını dikleştirir. Ufacık bir ışık huzmesi görmüş olsa dahi, korkularını rüzgârın sağa sola savurduğu buğday başakları misali tüm gücüyle aralayarak kendinden uzaklaştırır.

Tanrılar yardımcıları olursa eğer; o karanlığın sonunu getiren, ucu bucağı görünmeyen yeşil çayırların üzerinde parıldayan güneş ışığına kavuşturacak büyük bir adımdır. Bir kadının kocasına, bir oğulun babasına, bir annenin çocuklarına ulaşması için açılan mucizevi bir kapıdır.

Korunmak istiyorsan, üstün olandan kork ve af dile...

Gecenin sabaha dönümünde onların hangi felaketi salacağını bilemezsin. Büyük dinlerin pek çoğunda Tanrıların tahtı olarak bilinir gökyüzü. Karanlığın ve aydınlığın yenilmek bilmez yöneticileridir hepsi... Hangi halka neyi layık görürse; kaderini bu güçle çizer.

Kimi zaman düşmanın sırtını dayadığı koca bir dağ olur, surların kapısına yüklenen askerlere verir tüm desteğini; kimi zaman ise sıkı sıkıya örülmüş taştan yapıların arkasında canının derdine düşmüş soylulara...

Bazen hangi tarafta olduğu bilinmeyen iki yüzlü bir zalimdir karanlık. Kime yardım ettiği kestirilemediğinde, savaşın galibini öngörmek de zordur. Arkasına aldığı askerlerle, tarafında yer almayan masumların canını almaya yemin etmiş bir şeytan mıdır galip gelecek olan? Yoksa kendisine emanet edilen canları ne pahasına olursa olsun koruyan cesur bir komutan mı? Akıtılacak kanları düşünmeden, sahip olacağı ganimetin peşinde dört nala sürerken atını; kılıcının kabzasına yapışmış, gözünü kan bürümüş askerlere mi yardaklık eder karanlık? Yoksa korkudan, karmaşadan, feryatlardan sıyrılmaya çalışan; Güneş'in zerresi dahi kendini göstermeye uzakken henüz, en tatlı uykularından uyandırılan acze düşmüş bir halka mı?

Savaş kıvılcımları bir kere tutuşmaya görsün... O geniş avlulardan, pürüzsüz mermerlerden, gün ışığının her bir rengin en güzeliyle mükafatlandırdığı canlı bahçelerden geriye ne kalır? Karanlık tüm renkleri dağıtır, korku bütün kapıları kapatır. Antkayzon'un en güzel kızlarının, en yiğit delikanlılarının salındığı meydanlar, tanrılara yakarılan büyük, gösterişli tapınaklar, geleceği inşa edecek olan iyi eğitimli çocuklar hangi izleri bırakır? Beşiğinden alınıp ipek örtülerle sarılıp sarmalanan bebekler de hisseder aynı korkuyu, surların önüne konuşlanmış askerler de... Yaşlılar ağır aksak ilerlemeye çalışırken, bazı kadınlar hizmetkarlarını sürükler peşinden, bazıları da çocuklarını tutar elinden. Meşalelerin aydınlattığı uzun, dar bir geçidin tam ortasında, o mucizevi kapıya ulaşma yolunda ilerlerler. Sonra, telaşlı seslerin yankılandığı, uçuşan eteklerin dalgalandığı, alevlerin gölgelerinin yükseldiği o yolun duvar kenarına siner bir kız çocuğu. Sığınmak zorunda kalır o çok korkulan karanlığa. İnsanlar koşuşturur, ayakları birbirine dolanır, çığlıkları birbirine karışır. Küçük kız gölgelerin arasında çırpınır.

ANTKAYZONWhere stories live. Discover now