16. Bölüm

839 22 40
                                    


Bölüm Şarkıları;

MILCK - I Don't Belong to You

Bon Jovi - You Give Love A Bad Name




Bela rüzgarı kimseleri ayırt etmez, dört bir yana eserken, bir seni vurur bir beni.

Aiskhylos, Zincire Vurulmuş Prometheus


Görünmezlik miğferini sürekli üzerinde taşımak çok zordur. O miğferi kuşanıp, tozu toprağa katarken; en dik yamaçlardan, koca bir ormanı baskısı altına alan büyük yangınlardan, dikenlerinin her yanının keskin bir kılıca dönüştüğü ölümcül çalıların arasından, bazen bir tek çiziğe bile sahip olmadan geçip gitme şansımız vardır. En zalim düşmanımıza saldırmak için belki yılları, ayları, günleri geride bırakıp, uygun zamanı kollayıp, onu tek hamlede kan revan içinde bırakacağımız anı ve şah damarını kesme fırsatını yakalamışızdır sonunda. Sonuca ulaşmaya ramak kalmıştır ve bizi hiçbir gücün o hedeften alıkoyamayacağına inancımız tamdır.

Fakat hayat her zaman yapılan planların muntazam şekilde yürüdüğü durgun bir denizden ibaret değildir. O miğferi kuşanıp aştığımız zorlu yolların sonunda vardığımız limanda, bizi son aşamaya geçirecek bir gemi olsa da bazen o gemiye adım attığımız anda değişir her şey. Hareket ederken durgun olan o uçsuz bucaksız deniz, an gelir devasa dalgalarını bir mızrak gibi üzerimize fırlatır. Dalgaların fırlattığı mızraklardan kurtulmanın tek yolu bazen o miğferi başımızdan çıkarıp, kısa süreliğine de olsa bir kenara bırakmaktır. Onu çıkardığımız anda açılır bazen gökyüzü, durulur deniz... Görünmezlik silahımızdan arındığımız o birkaç dakika bizi öldürmez bazen, daha da güçlendirir.

Düşmanı yenmenin kaçınılmaz olduğunu bildiğimiz bir anda, dalgaların yarattığı onlarca mızrağın arasından; miğferimizi indirerek gemimize alacağımız şey, bir türlü ulaşamadığımız ama kaybetmekten de çok korktuğumuz bir ganimettir aslında. Bu yüzden; birkaç dakikalığına da olsa sıkı sıkıya sarınmış olduğu o görünmezlik miğferini başından çıkartıp, yapması gereken bir konuşma olduğunu düşündü Tuğrul. Doğan'a savurduğu küfürler sonrasında, bölümdekilerin olduğu masaya ilerlediği sırada, anlık bir kararla durarak, yeniden Doğan'la iletişim kurdu.

"Birkaç dakika." dedi Zeynep'in Dr. Lang, Profesör Fischer ve Murat Hoca'nın olduğu tarafa geçişini izlerken.

"Birkaç dakikalığına bağlantıyı kesiyorum Doğan, tetikte ol." Onun cevap vermesine izin vermeden kolundaki saate dokunarak bağlantıyı kapattı.

"Hassiktir!" diye söylendi onun arkasından Doğan. 

Tuğrul'la olan ses bağlantısı bir anda gitmişti. Biraz önce verdiği gazdan hızla pişman olmaya başlamıştı. Zeynep'in yanına mı yoksa Fischer'in yanına mı gidecekti? Her iki durumda da Tuğrul'un birkaç dakikayla kalacağını sanmıyordu.

 "Kaç birkaç dakika bu amına koyayım, işin sonunda giren çıkan bana olacak." Tuğrul'un gözlüğünden kendisine yansıyan görüntü şimdilik yoktu ama diğer masaları önceden yerleştirilmiş olan böcekler sayesinde dinleyebiliyordu. Şakaklarını ovuşturarak dikkatini masaları kontrol etmeye verdi.

Tuğrul onlara doğru hızlı adımlarla yürüdü. Duygu ve Fatih'in kendisinin de biraz önce bakmış olduğu manzaraya bakarak kendi aralarında konuştuklarını gördü. Sessiz adımlarla ilerleyerek ikisine oldukça yaklaşmışken aralarında geçen diyaloglar daha fazla sinirlenmesine neden olmuştu. Fischer'in Zeynep'e karşı hareketlerinin diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu o ikisinin ağzından da duymak onu iyice germişti.

ANTKAYZONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin