Bana bakın minik bebekler evi dağıtmayın tamam mı?

Start from the beginning
                                    

"Kendini yormuşsun ama beraber hazırlaya bilirdik." demiştim ardından bende.

"Çok yoruluyorsun kıyamadım sana." demişti ve tabağı masaya koyduktan sonra bana bakmıştı
"Minho otur hadii~" demişti sevimli sesiyle.

Üzerine atlayacaktım resmen şu halleri çok minnacıktı bebek gibiydi. Dayanamıyordum bu hallerine. Çıldırtıyoru beni.

Son olarak bardaklarımıza kahve doldurmuş ve o da yanımdaki sandalyeye oturmuştu. Ardından kahvaltıya başlamıştık. Masada ki krepten bir parça kesip üzerine en sevdiği çilekli reçelden sürmüş ve ona uzatmıştım. Gülümsemiş ve ağzını açmıştı kocaman.

"Hyung bugün dışarı çıkalım mı?" demişti ağzında ki lokmayı bitirince.

"Olur bebeğim, nereye gitmek istersin?" demiştim kahvemden bir yudum alırken.

"Bilmem sadece evden çıkalım istiyorum." demişti dudaklarını büzerken.

"Tamam ama şartım var." demiştim.

"Ne şartı?" tek kaşını kaldırmış ve bana bakmıştı merakla.

"Şu dudaklarını şöyle büzmeyeceksin."

"Neden? Yani sevmiyorsan yapmam." demişti ve önüne dönmüştü. Al işte hâlâ yapıyordu ve beni yanlışta anlamıştı.

"Aksine güzelim öyle şirin ve güzel oluyorsun ki saatlerce o dudaklarını öpesim seni çok çok sevesim geliyor." demiştim. Birden gözleri parlamış ve bana bakmıştı. Dediklerimin farkına yeni varıyor olmalıydı ki kızarmaya başlamıştı.

Yerimden kalkmış ve kucağıma almıştım onu. Birden irkilmiş ağzından küçük bir çığlık çıkmıştı. Ona kıkırdamış ve odamıza yönelmiştim.

"Ya ne yapıyorsun?" demişti onu yatağa bırakırken.

"Sevgilimle vakit geçiriyorum." ve onu gıdıklamaya başlamıştım. Kahkahası tüm odayı süslemişti. Sanki evrende sadece onun o güzel kahkahasının sesi vardı. O güldükçe bende gülüyordum.

"D-dur lütfen du-dur Minh-" konuşması yarıda kesiliyordu sürekli gıdıklamamdan dolayı.

En sonunda bırakmıştım onu çünkü gülmekten yaş gelmişti artık gözünden.

"P-pislik." demişti zor nefeslerinin arkadından.

"Çok güzel gülüyorsun ne yapayım." demiştim ve sinirle beni kendine çekerek üzerine düşürmüştü.
Üzerinde düştüğümde ikimizinde gülüşü durmuştu ikimizde gülmüyorduk. Sadece birbirimize bakıyorduk.

Tanrım Jisung zatem mükemmeldi ama yakından baktığınızda daha mükemmel oluyordu.

Ona iyice bakmıştım. Elimin birisini yanağına çıkarmış ve yüzünü okşamıştım.

Eğilmiş ve ilk yanağından, burnundan, anlından, boyun girintisinden, çenesinden ve son olarak dudaklarından öpmüştüm bolca onu.

"Minho..." demişti zorlukla. Bunları yapmam pek iyi değildi. Jisung kendini pek tutamıyordu dokunuşlarım altında. Gülümsemiştim ve çenesini nazikçe yüzüme doğru kaldırmış yine öpmüştüm. Bu sefer öpüşlerimiz yavaş ama aynı şekilde serttide.

ICE AMERICANO [minsung]Where stories live. Discover now