Biz eskisi gibi olamayacaktık.

3.1K 250 367
                                    

Jisung'un Anlatımı

Sabaha gözlerimi boynuma vuran sıcak nefes ile birlikte açmıştım. Etrafta bakındığımda salonda koltukta yattığımı fark ettim. Minho hyung'u uyandırmamaya çalışarak kalkmaya çalıştım ama haraketlendiğim an bana sarıldığı eli beni kendine çekip kıpırdamamı engellemişti. Kafamı yavaşça kaldırıp yüzüne baktığımda o gerçekten kusursuz görünüyordu. Onu uzun süre izlemiştim ne kadar bilmiyorum ama oldukça uzundu.

"Hyung.."

Sadece bir şeyler mırıldanmış ve ağzını şapırdatarak uyumaya devam etmişti.

Derin bir iç çekmiş ve üzerimdeki battaniyeyi kenarı atıp koltuktan kalkmıştım. Ayağa kalktığımda geriye doğru gerilmiştim. Her yerim ağrımış durumdaydı. Kenarı attığım battaniyeyi Minho hyung'un üzerine örttükten sonra mutfağa yönelmiştim. Masanın üzerinde duran sürahiyi alıp bardağa doldurmuş ve içmiştim. Masaya bardağı geri bıraktığımda kısa not dikkatimi çekmişti. Annem işe gittiğini akşam mesaiye kalacağını belirten bir not bırakmıştı. Gerçekten çok yoruluyor.

Kafamı sağa sola sallamış ve kahvaltı hazırlamak için dolaba yönelmiş ve krep malzemelerini çıkarmıştım. Hamurunu hazırladıktan sonra ocağa tavayı koymuş ve yağın ısınmasını bekleyip ısındıktan sonra ilk hamuru dökmüştüm. Krepler olurken dolaptan portakal çıkarmış ve sıkmaya başlamıştım. Taze sıkılmış portakal soyunu gerçekten seviyordu Minho hyung.

Hazır olan masaya son olarak tabakları koymuş Minho hyung'u kaldırmaya adımlamıştım ama zaten o çoktan kalkmış telefonla konuşuyordu. Evet dinlemek kötü bir şey ama kendime engel olamamıştım. Söylediği isimle Mina dediği o kızla konuştuğunu anlamıştım. 'Mina merak etme yakında orda olacağım. Gelince görüşürüz.' demişti ve kaptmıştı telefonu. Boğazımı temizleyerek içeri girmiştim ardından. "Günaydın Jisung." demişti beni görür görmez.

"Günaydın.." demiştim durgun sesimle.

"İyi misin?"

"Evet, kahvaltı hazır elini yüzünü yıka gel hadi." demiştim. Beni başıyla onaylamış ve yukarı banyoya adımlamıştı. O gittikten sonra mutfağa adımlamış ve titreyen nefesimi dışarı vermiştim. İnanın ağlamamak için zor duruyorum. İnsanın aşık olduğu birini başkasıyla birlikte görmek ya da başkasıyla olduğunu düşünmek çok boktan bir his.

Soğuması için dolaba koyduğum portakal suyunu çıkarmış ve bardaklara doldururken Minho hyung gelmişti.

"Çok uğraşmışsın." dedi masaya otururken.

"Biliyorsun seviyorum mutfakla uğraşmayı." dedim bende otururken.

"Jisung?"

"Efendim?"

"Bugün gitmem gerek okuldan sadece dün için izin aldım. Biliyorsun sınav haftası yaklaşıyor." demişti krebinden bir parça ağzına attıktan sonra.

Yalan söylüyor daha sınav haftasına haftalar var.

"Sorun değil Hyung. Z-zaten Chan ve Changbin geleceklerini söyledi." tabağımdakilerle oynarken mırıldanmıştım.

"Pekii ama sen iyi misin? Fazla durgun duruyorsun."

"İyiyim dedim ya. Annemi düşünüyorum sadece başka bir şey yok."

"Tamam sakin ol. Sadece merak ettim yüzün fazla düşük duruyor." demişti.

Sadece yüzüne bakmış ve tabağıma geri dönmüştüm. Kahvaltımız bitene kadar ikimizde konuşmamıştık.

"Eline sağlık hepsi çok güzel olmuş."

"Afiyet olsun." diyerek mırıldanmıştım tekrardan. Asla konuşmak istemiyordum çünkü konuşursam ağlayacağımı biliyordum.

ICE AMERICANO [minsung]Where stories live. Discover now