"Ya ama burası normal bir kafe değil, kumsala açılıyor arka tarafı. Bahsettiğim motorcu çocuk da burada fotoğraf atmıştı, belki karşılaşırız ya ne olur girelim!"

Motor ve benzeri herhangi bir kelime duymak istemiyordum. Aklıma dün karşılaştığım tip geliyordu ve tuhaf bir huzursuzlukla doluyordum. İnsan istemediği şeylerle muhakkak karşılaşırdı tabi. Motor sesleri çok hızlı yükselip yaklaşmışlardı ve saniyeler içerisinde üç motorsiklet Buse'nin bahsettiği mekanın önünde durmuşlardı.

Siyah motora odaklanmıştım. Üzerindeki kasklı, motordan indikten sonra bize doğru bakmıştı ve kaskını yavaşça çıkarttı. Dayak yiyen eleman değildi. Bu suratı ilk defa görüyordum.

"Oooff! Off çok iyi!"

"Buse bi insan gibi dur şurada."

"Bize baktı!"

"Aman! Ne büyük iş yaptı, fasulye."

"Yürü yürü!"

"Nereye ya?!"

Kolumdan hızla çekmişti Buse ve hiçbir şey yapamadan kendimi içeride bulmuştum. Dürüst olmak gerekirse eğer içerisi oldukça iyi görünüyordu. Masalar, duvardaki süsler ve çalışanlara kadar her taraf ilgi çekiciydi. Duvarın bir köşesinde motor yarışlarına ait fotoğraflar vardı. Kazanılmış yarışlar ölümsüzleştirilmişti ve fotoğrafların hemen altında da motorsiklet minyatürleri vardı.

Kumsala açılan kapıya yakın bir masaya yerleştiğimizde Buse'ye çemkirmek üzere ağzımı açtım. Fakat başımıza dikilen kişi az önce motorundan inen kişi olunca söyleyeceklerim boğazıma dizilmiş şekilde bakakaldım. Garson olmadığı aşikar olan tip, "Hoş geldiniz, ne alırdınız?" diye sordu.

Aptal kuzenimin gözlerinden ışıklar çıkıyordu adeta. Çocuğa değil de çilekli bir pastaya bakıyor gibiydi. Bakışlarını düzeltsin diye masanın altından ayağına tekme attığımda ise masanın ne kadar küçük olduğunu hesaba katmadığımı çok geç fark etmiştim. Ben tekmeyi savurur savurmaz küçük masa da sallanmıştı ve aşağıda ne haltlar yediğim çok net belli olmuştu.

Göz ucuyla tepemde dikilen çocuğa baktım. Minik tebessümüyle masaya baktığını görünce dudaklarımı sıkarak arkama yaslandım ve "Ben almıyorum bir şey" dedim. Sert çıkan sesime tepkiyle bakmıştı Buse, "Ben menüyü görsem?"

"Tabii. Getireyim."

"Ya da önerdiğiniz soğuk bir içecek varsa?"

Aha!
Cilveleşiyordu!

Bir kez daha tekme atmak istemiştim ama masanın ebatını hatırlayıp tekmeyi gözlerimle attım.

"Peki, o zaman size müessesemizin ikramını getireyim."

Ne yana baktığı belli olmadan sırıtan Buse, çocuğun arkasından salyalarını akıtıyordu resmen. Öfkeyle yaklaşıp koluna yapıştım. Bu ani yaklaşımım nedeniyle afallamıştı ama sırıtmaya da devam ediyordu ve "Ne oldu ya?" Diye mırıldanıp kolunu geri çekti.

"Buse salak salak konuşmasana! Niye onun önerdiğini içelim biz mal mıyız?!"

"Ya ne alakası var? İlk defa geldik sonuçta. En iyi ne ise getir demek istedim, ne var bunda?"

"Buse benim asabımı bozuyorsun şu an. Salak salak şekillere giriyorsun. Elalemin çocuğuna ne sırıtıyorsun kendinde misin sen?"

"Ayyy! Kartal kaçtı içine yemin ederim."

"He?"

"Aynı onun gibi konuşuyorsun. Anormal bir şey yapmadım ben, abartma ya."

"Ha normal yani şu girdiğin şekiller?"

Buralar Karışır | askıdaWhere stories live. Discover now