56.Kısım

309 48 153
                                    


"Son Bir Şans"

"Metehan da burada, bize yakın bir yazlıkta kalacaklar!"

Sihirli(!) sözcüklerim bir çırpıda havaya dağıldı an gök gözlerin önüne inen perdeyi iliklerime kadar hissetmiştim. Geride bekleyen kalın kafalı gerzek küfür edince, gök gözlerini kaldırır gibi olmuştu şapşal suratlı ördeğim ama az evvel duyduğu yüzünden dikkatini toparlayamamıştı.

"Ne diyorsun Yaren?"

Hem gülmüş hem de dudağımı bükmüştüm, "Metehan da burada..."

"Yav niye niye?! Bu herif niye her yere geliyor, her yerden çıkıyor!"

"Saki-"

"Lan sen kime taş atıyorsun he?!"

Araya giren kalın kafalıya doğru elini uzatmıştı güzel gözlüm ve bunu yaparken yalnızca bana bakmaya devam etmişti. Koca eliyle kalın kafalıyı alnının ortasından itmişti bir anda ve "Yaren ben o leblebiyi döverim Yaren!" diye bağırdı.

Yere yapışan çocuğa bakmıştım istemsizce ama Kartal "Yav bana bak!" diye seslenince kocaman gözlerle yeniden yüzüne döndüm.

"Ya sakin olur musun, bizde kalmayacak ailesiyle geldi za-"

Açıklamak nasip olmayacaktı sanırım. Kalın kafalı doğrulduğu gibi gök gözlüme çullanmıştı. Fakat gözlerini sevdiğim yine hızlı bir hamleyle çocuğu kolundan yakalamıştı ve ayarsızca çevirdiği gibi çığlıklar yükseldi.

"Dur dur dur! Kıracaksın kolunu Kartal, dur!"

"Bir şey konuşuyoruz burada değil mi?! Sıranı beklesene lan!"

"Senin ananı s..."

Kalın kafalının ağzından dökülen iğrenç sözcüklerden hemen sonra beynimin orta yerine öyle bir şimşek çakılmıştı ki, kendimi bir anda çocuğa saldırırken buldum.

"Ne biçim konuşuyorsun sen be aptal!"

"Yaren?!"

"Gebertirim seni ben! Seni parçalarım oğlum sen kimsin be!"

"Yaren dur!"

"Bırak beni!"

Küçücük hâlimle ne büyük darbeler indiriyordum böyle! Vurdukça gaza geliyordum adeta. Eh, Kartal'ım olmasaydı böyle vurabilir miydim tartışılır tabii ama buradaydı ve ben de dilediğimce kalın kafalı pisliğe çullanabiliyordum. Karşılık veremiyordu pislik. Az evvel Kartal kolunu feci bir şekilde çevirdiği için yerde uzanmış bağıra bağıra kolunu tutuyordu ve yüzüne geçirdiğim tırnaklarıma engel olamıyordu.

"Kartal?!"

"Abi?"

Belimden tutmakla meşgul olan yiğidim, arka taraftan sesleneni duyunca ışık hızıyla beni geri çekmişti fakat ayaklarım yere değmiyordu. Kendimi sol kanadının üzerinde bulmuştum ve yaklaşan kişinin Zeyd ağabey olduğunu anca idrak edebilmiştim.

"Abi!"

"Abim!" Yerde bağıra çağıra koluna ağlayan çocuğun tepesine çökmüştü Zeyd ağabey ve gözlerini iyice açmış bir şekilde çocuğu yakasından yakalayıp, "N'oluyor he?" mırıldanışı ile kafasını çocuğun burnuna doğru sertçe indirdi.

"Abi!"

"Abiiiisi!"

"Tamam bırak!"

"Bırakma Zeyd abi!"

"Yaren!"

Motor sesleri duyuyordum. Yaklaşan motor sesleri vardı evet. Kartal da duymuş olacak, omzunda beni, yanında ağabeyini tutarak oradan uzaklaşalım diye uğraşıyordu şimdi. Fakat beni tutmak kadar kolay olmamıştı yeni dev kanatlımızı! Kartal kolundan sıkıca tuttuğu için belki geri dönüp de yerdeki aptalı dövemiyordu ama yerden taş almayı ve koluna ağlayan gerzeğin üzerine doğru sallamayı çok iyi beceriyordu.

Buralar Karışır | askıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin