54.Kısım

322 48 168
                                    



"Kartal & Mirza"

     Sokakların kontrol edilmesine lüzum yoktu. Gökyüzü kadar huzurluydu artık yeryüzü, adımlar seyredilmiyor, zalimlerin sesi duyulmuyordu. Bu ferahlığın beraberinde gelen huzur yanında bir de yorgunluk taşıyordu şüphesiz. Yaşananları gök gözlerine saklayan Kartal, arabanın ön koltuğundan karşısında durdukları dev kapıya bakıyordu dakikalardır ve oldukça sessizdi. Sol tarafı boş değildi. Sürücü koltuğunda Zeyd oturuyordu fakat onun bakışları Kartal'ın bakışları kadar net ve kararlı değildi. Bulundukları yerden gitmek istiyordu. Bir özlem taşımıyordu yüreğinde. Özledikleri zaten yanında ve arka koltukta oturuyorlardı.

Omzunun üzerinden geriye bakıp annesini kontrol etti Kartal. Uyuduğunu gördüğünde minik bir tebessümle iç çekmişti ve yeniden önüne baktığında kapıyı açıp arabadan indi. Sanki arabadan inmemiş de gökyüzüne uçup gözden kaybolmuştu. Zeyd'in telaşla arabadan inişi Kartal'ın afallamasına neden olmuştu. Merakla bekleyip karşısına dikilen ağabeyine baktığında, "Ne?" diye sordu ve üzerini yoklayan ağabeyinin derdinin ne olduğunu anlamaya çalıştı.

"Yaran yok mu oğlum senin? O nasıl inmek lan öyle?"

Sorgulayarak arabanın kapısına doğru baktı, "Dümdüz indim işte?"

"Bu düzse yamuk in bir dahakine birader sen."

Hâlâ sorgulayarak bakıyordu Kartal. Telaşını abartılı bulmuştu fakat düşüncelerini kendine saklamayı tercih ederek başını çevirip, cezaevinin kapısına odaklandı.

"Beklemek zorunda mıyız burada? Kendi gelemiyor mu yani? Yorulur mu kral biraz zahmete girse?"

"Ne ilgisi var? Alıp gideceğiz işte?"

"Niye alıyoruz diyorum ben de zaten. Yürürken düşünür biraz, iyi gelir bence."

"Yav bak, kadın zaten korkudan titriyordu zor uyudu. Bağırmak istemiyorum."

"Bağıramazsın zaten?"

Az evvelki ses tonuyla karşılık vermemişti Zeyd. Ciddi mi ciddi bir ifade yerleşmişti gözlerine ve Kartal'ın yüzüne iyice yaklaşarak ekledi, "Olaylar sırasında bağırdın bitti, devamı gelirse kırarım ağzını. Ben ünlü tiyatrocu Asil'e benzemem."

"B-"

"Tıt! Cevap verme. Anladın olarak kabul ediyorum."

Üzerine çöken duyguyu tanıyordu tanımasına ama bu duyguyu sessizce kabul edeceği aklının ucundan bile geçmemişti şimdiye kadar. Dik duruşu yerli yerindeyse bile dik bakışlar takınamıyordu. Bir tek Yaren'e sıra gelince indirdiği kanatları, bu defa kalın bir sesle titriyordu ve şahlanıp da ortalığı birbirine katamıyordu. Şaşırmasına neden olan şey ise bunu korku duygusuyla değil, şefkatle yapıyor olmaktı. Kör olması gerekirdi görmemek için. Zeyd'in sesinden bakışlarına, bakışlarından duruşuna kadar her ayrıntısında müthiş bir sahiplik duygusu hakimdi ve Kartal'ı neredeyse kendinden dahi koruyacakmış gibi görünüyordu.

Açıklamaya kalkışacak olsa beceremezdi. Zeyd'in gözlerinde gördüğü kelimelerle açıklanacak kadar basit değildi. Kartal ilk defa dağ olmaktan sıyrılıp sakince arkasına yaslanma isteği ile doluyordu. Dev kanatlarının etrafı kalın duvarlarla çevreleniyordu sanki ve o duvarlardan küçücük bir sineğin dahi geçip kanatlarına konabileceği endişesi hissetmiyordu.

Uzun uzun bakmaya devam ederken ağabeyine, yolun karşısında beliren yüzle birlikte gök gözlerini kaldırıp babasına baktı. Üzerine atılan suçlamalardan kurtulmuştu Kürşat Hanbeyli. Dışarıda olanlardan henüz haberdar olmuştu ve onu bekleyen ikiliye bakarken yürümek yerine durduğu yere çakılıp kalmıştı. Şimdi arka koltuktan doğrulup kapıyı açtı Behiye ve sakince arabadan inip oğullarının yanına geçti. Gözyaşları içerisinde kocasını seyrettiği saniyelerden sonra usulca çevirdi gözlerini ve önce Kartal'a baktı. Dudaklarını sıkarak yutkundu. Kartal'ın bir adım ön çaprazında bekleyen yüze baktığında yüreği titremişti ve aylardır yaşadığı işkenceler gözünün önüne gelmişti.

Buralar Karışır | askıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin