20.Bölüm: Sürpriz Yumurta

Start from the beginning
                                    

Benden bir anda, beklemediğim bir şekilde hızlıca ayrıldığında kapanan gözlerim yavaşça açıldı. Duymayı reddettiğim o ses kapının sesi olduğu ve içeri birinin girdiğini anladım. Birinin gelmesine ne gerek vardı?

Gerek yoktu.

Gitsindi.

Kapının önünde elini kapının kulpundan çekmeden bir süre, Kara'yı ve beni süzdü. Gözlerini Kara'ya devirerek bana baktı. Nasıl bakmam gerektiğini bilemedim. Önemli miydi ki, ona nasıl baktığım?

Önemli olan Kara'nın bana nasıl baktığı değil miydi?

O kimdi ki?

Özel olan bendim sonuçta. Onun ne düşündüğü beni alakadar eder miydi?

Eder miydi?

Elini kapının kulpundan çekti ve tezgaha doğru yürüdü. Tezgaha yaklaşmasıyla sağ duvara doğru yapıştım. "Çok acıktım." dedi kız. İsmini bilmiyordum. Bilmeme gerek yoktu.

Hazırlanmış olan krepli tabakları masaya koymaya başladı. Üçüncü tabağı da koyaraken, ellerini birbirine vurdu ve "tüh." dedi. Kaşlarım çatıldı. Kara'da bende onu sadece tepkisiz bir şekilde izliyorduk.

"Sen, yiyecek miydin? Yani kahvaltıya kalacak mısın?" diye bana soru yöneltti. Kalacak mıydım ki. Ağzımı açıp, cevap verecekken, konuşmama fırsat bırakmadan tekrar konuştu. "Krep yetmiyor da, ondan dedim."

Bu kibarca git mi demekti?

Ona ne oluyordu ki? Kara'nın eviydi burası. Yan evde benim evimdi hatta.

Komşumun evinde krep yiyemeyecek miydim? Komşu komşusunun krepini yiyebilirdi. Komşu komşusunun yemeğine muhtaçtı. İsterse yerdi. Kime neydi?

"Şey," gözlerim duvar saatine takıldığında, ismini bilmediğim o kız da saate baktı. "Ay işin varsa tutmayalım." dedi telaşlı bir yüz ifadesi ile, sesi çok ciddi çıkıyordu.

Burada kalabilirdim. Kalabilirdim ve o kız buna karşın hiçbir şey yapamazdı. Burası Kara'nın eviydi. Ben Kara için özel isem, ona söz hakkı kalır mıydı?

Kalmazdı.

Peki neden şu ana kadar konuşmamıştı. Yaptığı imayı anlamamış mıydı? Tamam Kara salaksın biliyoruz, ama bu kadar da salak olamazsın. Bu imaya cevap vermeyecek misin?

"Şey, evet." Nefes alarak devam ettim. Kara'dan ses çıkmamıştı. "Ben zaten ilaçların," dedim ve Kara'ya çevirdim gözlerimi "parasını ödemek için gelmiştim."

Kara 'öyle mi?' der gibi başını yana eğdi. Öyle değildi. Üstümde para yoktu zaten. Ama ağzımdan böyle çıkmıştı kelimeler. Kalmama gerek yoktu, hayır.

Kara, "Saçmala--" diye söze girerken, ismini bilmediğim o kız gülerek konuştu. Komik bir şey yoktu. Ama gülüyordu.

"Kara sende milletin ilaç parasını ödeye ödeye batacaksın ha." dedi Kara'nın koluna vurarak.

Keşke şu avize kafana düşse salağa bak.

Başımı kapıya doğru çevirdim. Burada onu daha fazla dinlemek istemiyordum. Ben millet değildim.
"Telefonum çalıyor sanki?" dedim yalan söyleyerek. Telefonum içerdeydi, ama çalmıyordu. Çalıyor gibi gelmemişti, sadece buradan artık kurtulmam lazımdı.

"Evet evet çalıyor." diyerek hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp, orta salona doğru ilerledim. Telefonumu bıraktığım koltuktan aldım. Bakışları bana döndü.

"Benim bir işim çıktı, haydi görüşürüz ben kaçıyorum." dedim ufak bir tebessüm ile ve kapıya yürüdüm.

Telefonu arka cebime sıkıştırdım, derim bir nefes aldım. Hazmetmem gereken şeyler vardı.

Sevgili Komşum (Tamamlandı)Where stories live. Discover now