33 / KAÇINILMAZ SON

607 78 71
                                    



° KAÇINILMAZ SON


“Ali Yaman’ın nerede yaşadığını nasıl öğreneceğiz ki?”

Ayakkabımın ucuyla yerdeki bir taşı tekmeledim. Nefesimi sesli bir şekilde dışarı bırakırken Karan’ın düşünceli haline baktım üzgünce.

Kaldırımın kenarına oturmuş başını ellerinin arasına almıştı. Soruma cevap vermedi. Zaten verse de ne diyecekti ki? Çıkmaza girmiştik ve ne yapacağımızı ikimiz de bilmiyorduk. Ali Yaman’a gitmemiz gerekiyordu ve fakat bir savcının evinin adresini hangi bahaneyi kullanarak öğrenebilirdik?

Kalçamı arabaya yaslayıp bir ayağımı diğer ayağımın üstüne attım. Ellerimi soğuktan biraz olsun korunmak için ceplerime sokarken karanlık çöken yolda vızır vızır geçen arabaları seyretmeye başladım.

Ali Yaman’a gidiyoruz diye yola çıkmış, polislerin ardından sahilden ayrılmıştık ama çok geçmeden büyük bir çaresizlik içinde arabayı yol kenarına park etmek zorunda kalmıştım. Yine ve yeniden yapabildiğim tek şey Korkut’u aramak olmuştu.

“Yok.” dedi Karan birden. “Katilin Uğurla ne derdi olabilir düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum. Neden aldı Uğur’u? Amacı ne?” Başını ellerinin arasından çıkardı ve yorgun bakışlarını bana çevirdi. “Ali Yaman’ın peşine düşmek Uğur’u bulmamızı sağlayacak mı ondan bile emin değilim.”

“Bir şeyler yapmak hiçbir şey yapmamaktan iyidir.” dedim arabadan uzaklaşıp yanına otururken. Elimi omzuna koyup ben yanındayım der gibi hafifçe sıktım. “Endişelenme, Ali Yaman bu kumpasın bir parçası, bundan eminiz. Bizi bir sonuca götürecektir eninde sonunda.”

Önüne döndü. Bir iki uzun saniye boyunca yoldan geçen arabaları seyretti. Başını iki yana salladı sonra. “İçimde kötü bir his var.” dedi, kasvetli bir tonda. “Burada durmuş ne yapacağımızı düşünürken vakit harcıyormuşuz gibi geliyor.”

Omzundaki elimi çektim. Haklıydı belki de. Öte yandan elimizden başka ne gelebilirdi ki?

Yüzümüze far ışığı vurdu o esnada. Hemen sonra Korkut arabasını arabamın hemen arkasına park edip indi. Koşar adımlarla yanımıza geldi. Karan’a attığı küçük bakış fazla yüzeyseldi zira o katilin Uğur olduğunu düşünüyordu.

“Önce Meral’i evine bıraktım. Ondan geciktim.” dedi bana döndüğünde.

“Toparlanabildi mi biraz?”

Soru benden gelmişti. Karan, Meralle ilgilenmiyordu. Hakkı da vardı, içerde yattığı yılların müsebbibi biraz da Meral’di. Kim bilir Meral de Karan’dan çekmişti bir o kadar. İki yanlış insan birbirine denk geldiğinde kader oyununu en acımasız şekliyle kurmaktan çekinmiyordu işte.

“Ne kadar toparlanabilirse o kadar...” dedi Korkut. Birkez daha Karan’a baktı göz ucuyla. Karan, Korkut’un Uğur’u suçlayan konuşmalarına tahammül edemeyeceğini düşündüğünden olsa gerek birkaç adım uzaklaşmıştı bizden. Korkut başını kulağıma doğru yaklaştırıp “Arkadaşının suçsuz olduğuna mı inanıyor hala daha?” diye fısıldadı.

Sıkıntı bir nefes verdim dışarı. Onu korumak ister gibi üzerine diktiğim bakışlarımı Korkut’a çevirdim. “Yanılıyor olabiliriz Korkut.” dedim onun gibi fısıldayarak. “Katil Uğur olmayabilir.”

Kaşlarını çattı Korkut. “Neden ortada yok öyleyse?” dedi savımı çürütmek adına. Elimi havaya kaldırıp onu susturdum. Ön yargılarından kurtulması gerekiyordu önce.

“Önce evine bakmaya gittik sonra da teknesine. İkisinde de yoktu. Eşyalar olduğu gibi yere saçılmış, orada olduğu sonra birden ayrıldığı çok belli.”

K U M P A S | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now