23 / MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ

828 133 300
                                    








° MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ







KARAN:

Durdu, bakışları avuç içindeki zarlara düştü. Bu an eski hatıralarından birini çekip zihninin orta yerine sürükledi. Zarların ona anımsattıkları yüzünde bir tebessümün oluşmasına neden oldu.

Kadın sanki her yerdeydi. İçinde bulunduğu koğuşta bile onu hatırlatan şeylerin bulunmasına hayret etti adam. Kadın buraya hiç gelmemişti ama her bir yerde izi vardı sanki.

Kadını buraya taşıyan, ranzasına kadar götüren ve hatta elindeki zarlara ondan anlamlar yükleyen adamın kendisiydi. Daha önce hiç var olmadığı bir yerde ondan bu kadar çok iz bulunmasının başka bir açıklaması olamazdı.

“Zar mı tutuyorsun oğlum sen?” diye söylendi ihtiyar.

Adam irkilerek zarlardan ayırdı bakışlarını. Karşısında oturan ihtiyara baktı anlamsızca. Ne dediğini duymadığı gibi neye kızdığını da anlamamıştı.

“N’oldu dayı?” dedi, zarları hala daha elinde tutarken. Önlerindeki tavla tahtasını unutmuş, oyunu sekteye uğrattığından bir haberdi.

Adamın yatağında oturuyorlardı. İhtiyar yaşını bahane ederek adamı yerinden etmiş, yastığını duvara yaslayıp sırtını da yastığa vermişti. Adamsa yatağın ayak ucunda oturuyordu. Tavla tahtası aralarında açık bir şekilde duruyor ve oyunun devam etmesini bekliyordu.

Adam daha önce çok kez yüz göz olmuştu bu tavlayla. Özellikle zamanın akıp gitmediği günlerde, koğuş boşken, herkes yakınlarını görmeye gitmişken otururdu başına. Zarları sallar sallar atar, taşları kafasına göre dizer sonra dağıtır aklına estiği gibi yeniden oynamaya başlardı.

İlk kez biriyle tavla oynuyordu ve o şansız kişi de ihtiyar olmuştu.

“Zarları diyorum zarlarııı.” diye bağırdı ihtiyar son harfi uzatarak. Elini havada sallayıp “Akşama atar mısın? Bekleyeyim mi daha?” diye laf soktu.

“Ha? Zarlar.” dedi adam. Bakışları eline düştü. Aklını kadından koparması zor olmuştu. Elini sallayıp zarları tahtaya attı. Çıkan sayılara baktıktan sonra sol taraftan taş alıp sağ tarafa dizdi. Elini oynadığını belirtirek geri çekildiğinde ihtiyarın dudaklarından sinirli bir nefes döküldü dışarı.

“Oğlum o taş oraya mı konur? Bi’ taraflarınla değil kafanla oyna şu oyunu kafanla.”

Yanlış oynadığı taşı düzeltmesi için dik dik baktı adama. Adam neyi düzeltmesi gerektiğini anlamadı. En son koyduğu taşlara uzanıp eline aldı. Nereye koyması gerektiğini düşündü bir süre. Sonra kararsız bir tavırla taşları ihtiyarın önündeki sıraya dizdi bu defa.

İhtiyar, kendisiyle dalga geçip geçmediğini anlamak istercesine baktı adama. Adamın bakışlarındaki saf ifade samimi geldiğinde la havle çekerek iki yana salladı başını. Adamın kendi önüne dizdiği taşları alıp konması geren yere bıraktı.

“Sen tavla oynamayı bildiğine emin misin?” dedi zarlara uzanmak yerine. Adamın oyun oynadığı falan yoktu zaten. İhtiyarda da keyif namına bir şey kalmamıştı. Zevk almadığı oyun canını sıkar, başını ağrıtırdı. Adamla tavla oynamak ölüm gibi bir şeydi.

K U M P A S | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now