16 / SEÇ BİRİNİ: UĞUR MU KARAN MI?

1K 141 409
                                    









SEÇ BİRİNİ:  UĞUR MU  KARAN MI?


 

  Meral’in çalıştığı kafe, Karanların mahallesinden yalnızca üç sokak ötedeki yürüyüş yolunun üstündeydi. Sağında bir tekel bayiisi, solundaysa küçük bir kozmetik dükkanı vardı. Bu sokağı hayal meyal hatırlıyordum. Şu anda kafe olan dükkan dokuz sene önce kapısının önünde bir dondurma dolabı, cips standı ve plastik topların asılı olduğu büyükçe bir filenin bulunduğu bir bakkaldı

  Kafenin kapısı sonuna kadar açılmış, rüzgarda kapanıp çarpmasın diye de önüne büyükçe bir saksı yerleştirilmişti. Saksıda mor menekşeler vardı. Ve öyle görünüyordu ki kafenin yerden tavana kadar uzanan camının önünde dizili olan saksıların arasından alınmıştı. 

  Arabamı sokağın girişine park etmek zorunda kalmıştım. Ama yürümek iyi gelmişti aynı zamanda. Dakikalardır karşı kaldırımdaki telefon dükkanının önünde dikiliyordum. Kafenin dış cephesini seyrediyor gibi görünsem de aslında masalar arasında dolanan Meral’i inceliyordum. Açık kapıdan gördüğüm kadarıyla içerisi öyle büyük bir yer değildi. Ve sanırım üç dört masa vardı yalnızca. İçeride müşteri vardı. Meral’i yalnız yakalamak isteyen yanım müşterilerin gitmesini bekliyordu fakat doğruyu söylemem gerekirse ayaklarım beni Meral’e götürmüyordu

  Onu sevmiyordum. 

  Nefesimi oflayarak dışarı bıraktım. İçimdeki özgüven eksikliğinin sebebi onun bir zamanlar Karan’ın sevgilisi olmasıydı. Yani sevdiğim adamın. Bu gerçek onunla konuşmamı oldukça zorlaştırıyordu. Yaptığım planın kilit taşı Meral’di, bu yüzden onunla konuşmam ve bir anlaşmaya varmam elzemdi. Ama diğer yandan içimdeki kıskanç kadın başını saklandığı delikten dışarı çıkarmıştı usul usul. Duygularımı bir kenara bırakmam gerekiyordu. Yoksa planın elle tutulur hiç bir yanı kalmayacaktı. Ve fakat bedenim çoktan huzursuz bir havaya bürünmüştü bile. 

  Meral’le geçmişteki ilişkim fazlasıyla yüzeyseldi. Onunla zorunda kalmadıkça konuşmazdım. O da benimle sohbet etmeye pek meraklı değildi zaten. Kadınlara has bir dürtüyle benim onun için bir tehlike olduğumu daha ilk bakışta anlamıştı. Karan’ı sevdiğimi anlamasını istemezdim elbette fakat diğer yandan duygularımın onu rahatsız ediyor olmasından da memnundum. Çünkü ona karşı elimde başka hiçbir şey yoktu. Onun varlığı beni rahatsız ediyorsa benim varlığım da onu rahatsız etmeliydi. Sanırım bu bariz bir çaresizliğin eseriydi

  İkimiz de birbirimizi sevmediğimizi biliyorduk. İkimiz de Karan’ı sevdiğimizi biliyorduk. Ve ikimiz de Karan’ın kimi tercih ettiğini biliyorduk. 

  Ama ikimiz de bilmekten öteye gitmemiştik hiç bir zaman. 

  Hiç kavga etmemiş, birbirimize hiç bir imada bulunmamıştık. Belki de bu yüzden aramızdaki sessizlik hep bir kıvılcımla patlayacakmış gibi gergin olurdu. 

  Onunla limanda karşılaştığımız gün de beni görmüş ama tek kelime etmemişti. İşte aramızdaki ilişki hep böyleydi. Görür ama görmezden gelirdik. 

  Bu yüzden Meral’le konuşmak, daha doğrusu Meral’le Karan’ı konuşmak benim için hiç kolay değildi.

  Kafenin kapısında bir hareketlilik olduğunda bedenimi istemsizce yana doğru çevirdim. Direkt kafeyi gözetliyor gibi görünmek istemiyordum. Müşteriler kafeden çıktığında kolladığım zaman an itibariyle gelmiş oldu ama buna rağmen ayaklarımı adım atmak için harekete geçiremedim bir türlü. Bakışlarım kafenin kapısında takılı kalmış bir halde karşı kaldırımda dikilmeye devam ederken içeriden Bahadır çıktı. Onu daha önce yalnızca bir defa görmüş olmama rağmen tanımakta hiç zorlanmamış olmama şaşırdım. Elindeki mama kabına benzer kutuyu yan yana dizili saksıların önüne bırakmak için eğilirken caddede öylesine gezdirdiği bakışları beni buldu. Elindeki mama kabı havada asılı kaldığında onun da beni tanıdığını anladım. Saklanmak için fazla geç kalmış ve hatta onunla gereğinden fazla bakışmıştım

K U M P A S | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now