Bölüm Yedi

4.2K 439 151
                                    

'Sen benim gün ışığımsın sevgilim, geldin ve o cömert ruhunla dünyamı aydınlattın'

***

Daisy

Yaşadığım tüm o akıl almaz şeylerin içtiğim uyku ilacından kaynaklandığına, yani bir rüya olduğuna inanarak gözlerimi açtım. Ta ki çatlamış duvarları, hiç aşina olmadığım mobilyaları ve zihnimi saran o garip duyguyu fark edene kadar...

Yattığım yerden yavaşça doğruldum ve etrafıma kısa bir bakış attım. Sonra ayağa kalkıp yatağın hemen sol çaprazındaki eski tarz, işlemeli pervazları olan ama boyaları solmuş pencereye doğru yürüdüm ve dışarı baktım. Hava, buraya geldiğim o ilk an gibi griye çalıyor, gökyüzünde hala asılı duran devasa siyah ay etrafı daha da karanlığa boğuyordu. Erken uyanmıştım ya da buradaki gündüz benim geldiğim yerdekinden çok farklıydı.

Derin bir nefes alıp elimi kalbimin üzerine koydum ve içimdeki sıkıntıyı gidermeye çalıştım. Zihnim bir sis perdesiyle örtülmüş gibiydi. Burayı, başka bir yerde olduğumu düşündüğüm ve çıldırmaya başladığım an sanki birden bire zihnim resetleniyor ve o korku hiç var olmamış gibi kayboluyordu. Dün gece de bunu yaşamıştım ama şimdi yoğunluk daha fazlaydı.

Bir gariplik vardı, ne olduğunu bilmiyordum ve muhtemelen birazdan bir gariplik olduğunu yine unutacaktım. Sonra yeniden hatırlayacak ve bir daha unutacaktım. Kısır bir döngünün içine sıkışmış gibi hissediyordum. Bu konu hakkında Vernon'la konuşmalıydım.

Vernon.

Bu, bana gelinim diyen ve bulunduğum alemin lordu olduğunu iddia eden adamın ismiydi. Bundan pek emin değilim ama sanırım dün gece zihnim bana onun ismini fısıldamıştı ve bu... Korkutucuydu. Kalbim göğsümden çıkacakmış gibi atmaya başladı bir anda, boğazım sanki boğuluyormuşum gibi kasıldı. Sonra her şey anında eskiye döndü. Korku yine geldiği gibi gitti.

Kahretsin!

Ellerimi saçlarıma gömüp banyoya doğru yürüdüm. İçeriyi saran yoğun sise doğru ilerledim ve birkaç adım sonra mermer küvetin olduğu yere ulaştım. Köşede dün fark etmediğim büyük bir lavabo ve hemen önünde de bir ayna yer alıyordu. Sonra bir kapı daha fark ettim, lavabonun köşesindeydi. Kapıyı açınca karşıma tıpkı bulunduğum yer gibi mermerle döşenmiş ama sisle dolup taşmayan büyük bir tuvalet çıktı. Tuvalet kendi dünyamda kullandığımla aynıydı. Çok sorgulamadan orayı kullandım, ardından üzerimdekileri çıkarıp küvete girdim ve suyun içinde bir süre oyalandım. En azından ellerim buruş buruş olana dek...

Düşünmedim, sadece suyun bedenimi rahatlatmasına izin verdim. Saçlarımı yıkadım, vücudumu ovaladım ve bir süre sadece oturup bekledim. En sonunda vücuduma bir havlu sarıp saçlarımı kurulayarak banyodan çıktım.

"Günaydın."

Duyduğum ses banyo kapısında durup şaşkınca soluma doğru bakmama neden oldu. Lord, yani Vernon az önce ayakta durup etrafı izlediğim pencerenin önünde ayakta durmuş bana bakıyordu. Duruşu umursamazdı, bakışları sadece gözlerime odaklanmıştı. Bir saniyeliğine bile olsa boynumdan aşağısına bakmıyordu ve minnettar mı olsam yoksa bana bakmadığı için üzülsem mi bilemedim.

Üzülmek mi? Neden üzülmem gerekiyordu tanrı aşkına!

Saçlarımı kuruladığım havluyu göğsüme doğru bastırıp "Burada ne arıyorsun?" diye sordum, sesim istediğimden daha da sert çıkmıştı. Hemen buna pişman oldum, haklı olsam bile pişmanlık hissetmem garipti.

Vernon ses tonumdan rahatsız olduğumu anlamış gibi " Uyandığını duydum, bu yüzden gelip sana günaydın demek istedim," dedi sakince.

Ah, peki.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Where stories live. Discover now