"Ne oldu şimdi?"

Mulai dari awal
                                    

Zorlu'ya gelince arabayı valeye bırakıp içeri girdik, direkt olarak dünya markalarının olduğu kısma geçtik.
Pelin'in klasik mağazası, Juicy Couture'dür. Biraz punk a kaçan bir tarzı olduğundan sanırım..
İçeri girdik, Pelin'i artık tanıyan görevliler hemen yanında belirdiler. O onlara istediğini anlatırken, ben de giyinme kabinlerinin önündeki koltuklardan birine oturup beklemeye başladım.

Birkaç dakika sonra Pelin giyinme odasına girdi, kısa süre sonra üstünde fuşya bir elbiseyle çıkınca içeri kovaladım.
Tekrar çıktı, siyah uzun bir elbise giymişti, beğenmedim, içeri yolladım.
Bu sefer siyah, dantelli, kabarık mini bir elbiseyle çıkmıştı. Tam bir Pelin Karalar giysisiydi.
"Nasıl?"
"Tam senlik." Dedim, onayladım.
"Tamam alalım." Dedi, kabine girdi.

Pelin'in elbisesini aldıktan sonra D&G'ya girdik ama pek bir şey beğenmedim. Bunun üzerine Dior'a girdik. Orada da bir şey bulamayınca son çare Beymen'e girip abiyelere bakmaya başladık, ve evet, aradığımı buldum.
Ziad Nakad'ın yeşil, dantelden, uzun şahane bir elbisesi..

Benim elbisemi de aldıktan sonra bir şeyler yiyelim, dedik. Ama annem cemiyet öncesi yemek yersek bizi öldürürdü, onun korkusundan vazgeçip tekrar arabaya bindik.
Yolda telefonumun zil sesini duyunca yerimden sıçradım.
"Bekletip aç, aramasını beklediğimi sanmasın!"
"Abla.."
"Hatta sen aç de ki ablam uyuyor."
"Abla.."
"Yok yok! Şöyle söyle! Alışverişteyiz sırt dekolteli bir elbise deniyor! Evet böyle de!"
"Ay Tolga Abi aramıyor!" Diye bağırıp telefonu açtı, kulağıma koydu, hemen tuttum.
"Alo?"
"Helin, merhaba, ben Fatih."
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp aval aval baktım, tekrar kulağıma koydum.
"Numaramı nereden buldun!"
"Sevilaydan.." Şu kızı öldüreceğim. Devam etti;
"Dünkü hareketim için üzgünüm, bence kendimi affettirmem için bir şans vermelisin bana."
Gerizekalı ya. Salak yani. Bunun açıklaması yok. Parmağımda at nalı kadar tektaş taşıyorum, Tolga'yı gören, Helin'in nişanlısı diye böğürüyor. Bu çocuk ya yürek yutmuş, ya da yeni bir intihar çeşidi keşfetmiş.
"Helin.. Cevap verecek misin?"
Telefonu suratına kapattım. Tüm manyaklar beni buluyor ya!

Eve varmadan kuaförümü aradım, makyözü de alıp gelmesini söyledim.
Biz eve vardıktan 15 dakika sonra geldiler.
Kuaförüm Sibel Abla ve makyözüm Özge gelince ilk annemin, sonra Pelin'in işini halletmelerini söyledim. Odama geçip halletmem gereken bir iş vardı.
Odama çıkıp Sevilay'ı aradım.
"Helin, merhaba!"
"Numaramı nasıl verirsin Fatih'e?"
"Helin.. Bak özür dilemek için istedi.. Ve ben de verdim. Sonuçta okuldan bir arkadaşımız ya.. Yapma bu kadar soğuk olma insanlara.."
"Bana bak Sevilay, soğuk davranıyorsam senin gibi sınırlarını bilmeyen insanlar yüzünden. Daha seninle tanışalı kaç hafta oldu, numaramı veriyorum, gidip rahatsız olduğum, kurtulmak istediğim birisine numaramı veriyorsun. Rezil olmak istemiyorsan, bundan sonra beni tanımıyor gibi yaparsın."
Deyip telefonu suratına kapattım.
Beyinsiz.
Sinirle kendimi yatağa attım, telefondan Tolga'nın resmini açtım.
"Arasana gerizekalı!"
"Kıskanç herif arasana!"

2 saatte ancak sıra bana gelebilmişti. İlk annemin işleri halledilmiş, o direk vakıfa geçmişti. Sonra Pelin, şimdi ise benim sıramdı.
Özge gelip sıkıca sarıldı.
"Nasılsın güzellik?"
"İyiyimm.." Dedim neşeyle.
Sibel Abla eşyalarını makyaj masama kurdu, Özge de makyaj eşyalarıma yöneldi, kendi getirdiklerini de masaya yerleştirip sandalyeye oturttular.

Şahane bir ispanyol topuz, sade bir göz makyajı, kırmızı bir ruj. Mükemmel olmak için tek yapmam gereken, elbisemi giymekti.
Meraklı gözlerle yatağıma oturdular, giyinme odasına geçip elbiseyi üstüme geçirdim.
"Özge!" Diye seslendim,
Geldi, fermuarı gösterdim, kapattı.
"Helin! Bu nasıl şahane bir elbise böyle!"
Sibel Abla da girdi giyinme odasına.
"Vaooov! Olay olacaksın! Nişanlına söyle yeşil ipek mendil koysun yakasına!"
Gelirse söylerim Sibel Abla.
Demedim.
"Söylerim." Dedim gülümseyerek.

Yarı'm #wattys2016Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang