24

466 76 110
                                    

iyi okumalaar.♡

-

Yunho öfkeyle bana doğru yürüdü ve elimdeki çerçeveyi almaya çalıştı. İzin vermeyerek geriledim.

"Sen ne hakla benim odamı karıştırırsın!?"

Fotoğrafı arkama saklarken elini üstümden uzaklaştırdım ama pes etmeyip uzanmaya devam etti.

"Her şey normal, sadece odanı karıştırmam mı sorun? Bu fotoğraf ile ilgili, benimle ilgili, seninle ilgili ne biliyorsan anlatacaksın!"

"Sana hiç bir şey anlatmak zorunda değilim!" dedi geri çekilirken.

"Zorundasın! Sakladığın şeylere katlanamıyorum artık! Hayatımla ilgili her şeyi sen biliyorsun ve bunları bana söyleyeceksin!"

Arkasındaki koltuğa oturup kafasını elleri arasına aldı. İkimizin de sinirleri çok fazla gerilmişti.

"Mingi öğrendiklerini kaldıramazsın... Seni sana anlatırsam kendinden nefret edersin."

"Gerçekten hiç bir şey anlamıyorum."

Yerinden kalkıp köşedeki buzdolabına ilerledi. İçinden çıkardığı şişenin kapağını mutfak tezgahına vurarak açtıktan sonra tepesine dikti. Tek yudumda yarısına kadar içmişti.

"Yunho sabredemiyorum artık."

"Yaşadığımız her şeyi tamamen ayık bir şekilde anlatamam..."

Kalanını da bir yudumda içtikten sonra yeni bir şişe açtı. Anlatacağı şeylerden çok korkuyordum. Şu an ona dâir her şeyi unuttuğumdan, kötü sonlu bir hikaye olduğundan emindim.

"Emin misin Mingi? Birbirimizi eskisi gibi göremeyeceğiz bir daha."

"Eminim Yunho. Her şeyi bilmek istiyorum."

Dengesizleşen adımlarla yürüyerek kendini koltuğa attı. Ben de aramızda biraz boşluk bırakarak yanına oturdum. Elindeki şişeyi bir kez daha dikip dolan gözlerini sildi ve konuşmaya başladı.

"Wonder ile aranız çok iyiydi. Oradan birkaç kişiye ders vermeyi kabul ettin. Herkes senin katı kuralların yüzünden eğitimi bıraktı ama ben devam ettim. Bana kızıp bağırsan da yanında olmak hoşuma gidiyordu. Ne kadar zavallıyım değil mi?"

"Yunho sen ders verdiklerimin arasında yoktun ki?"

Ters bir şekilde yüzüme baktıktan sonra alaycı bir kahkaha atmıştı.

"Beni hatırlamıyorsun aptal! Hepsi gitmişti ama ben vardım yanında! Hem de sevgilin Chris'e rağmen! Gözümün önünde birbirinizi sevmenize rağmen..."

Gözyaşlarını elinin tersiyle silerken önüne koyduğu şişelerden bir tanesini alıp açtı.

"Bir süre eğitimlere devam ettik. Sayende çok iyi gidiyordum. Ama şirketle aranıza mesafe girince eğitimler iptal olmuştu... Tam umudumu kesecekken benimle yine görüşmek istedin. Birlikte yemeğe çıktık, yarışlar yaptık... Aylarca küçük bir çocukla ilgilenir gibi ilgilendin benimle. Çok mutluydum ama Chris'in varlığı beni içten içe öldürüyordu."

"İkinizle de sevgili miydim?"

"Biz hiç sevgili olmadık Mingi. Oysa ki, Chris'i aldatıp benimle olman için bile her şeyi yapardım. Hatta bütün gururumu ezip hem onu hem beni idare etmene de izin verirdim. Ama ben kalbinin tek odacığına sahip olacak kadar bile şanslı değildim."

Ağladığı için sesi titremeye başlamıştı. Deli gibi içmeye devam ediyordu ama hâlâ kendindeydi.

"Sonra öptün beni. Aynı geçen gün yaptığın gibi. Bir anda. Yarışlarım için şans diledin. Kazandım da. Ama geri döndüğümde yoktun. Onun yanındaydın. Sustum. Bu olay defalarca tekrarlandı. Beni bırakıp hep onun yanına gittin."

fall of king | yungiWhere stories live. Discover now