14

494 75 176
                                    

iyi okumalaar.♡

-

2 gün boyunca Wooyoung ve Hongjoong ile pist üzerinde, aralıksız bir şekilde sezon yarışlarına çalışmıştık. San ve Seonghwa da arabamın mükemmel olması için son kontrolleri yapmışlardı.

Yarış günü geldiğinde üzerimizde her zamanki rahatlıktan çok panik vardı. Kahvaltıyı yaptıktan sonra salona oturup planımızın üstünden geçtik.

"En büyük rakibin Yunho. Onu geçersen diğerlerini dert etmene gerek olmaz. Eski yarışlarını izledim, gerçekten çok iyi kullanıyor." Hongjoong cidden günlerdir Yunho'nun yarış videolarını izliyordu.

"Biliyorum ben de izledim. Ve risk almaktan geri durmuyor. Benim başkalarına yaptığım gibi, yarışı kazanmak için beni yoldan çıkarmaya çalışacak, bundan eminim."

Sırtımı koltuğa yaslayıp derin bir nefes aldım. Stresten bütün kemiklerim ağrımaya başlamıştı.

"Ben Yunho'nun bir şey yapacağını sanmıyorum. Hele ki öyle krallık için adam öldürmek falan çok büyük şeyler yani. Onun yaşında biri kolay kolay cesaret edemez." diye fikrini belirtti San.

"Aynı şekilde düşünüyorum ama her şeye karşı hazırlıklı olmalıyız."

Önümdeki açılmamış bira şişesine uzanırken San hemen elini uzatıp kendine çekti.

"Yarışlara odaklanman lazım. Sarhoş bir şekilde piste çıkamazsın."

"Sanki her zaman müthiş derecede ayık çıkıyorum da..."

Yerimden kalkıp odama gittim. Masanın üstündeki bilgisayarı açtıktan sonra birkaç video da ben izledim. Gerçekten rakibim olabilecek kadar iyi bir sürücüydü ve onu küçük görmek aptallık olurdu.

İzlediğim videolar gerginliğimi artırsa da Yunho'ya güveniyordum. Bana kötülük yapmazdı, içinde yoktu zaten. Bana yardım etmek için yarışı bırakarak iyiliğini kanıtlamıştı çoktan.

Üzerimdeki yüksek gerilimi atmak için kısa bir duş aldım. Saçlarımı kurularken aklımda hâlâ aynı kişi vardı. Gece, gündüz farketmeden onu düşünür hâle gelmiştim.

Bunun beni çoktan korkutuyor olması lazımdı. Birinin zihnimi meşgul etmesi demek, ona ilgi duyuyorum demekti. Bu durumda tamamen paniğe kapılıp kendimi başka şeylere yöneltmek yerine, bütün vaktimi onu düşünmeye harcıyordum.

Yemek yerken, araba kullanırken, hiç bir şey yapmadan otururken, uyurken bile rüya olarak zihnime sızmayı başarıyordu.

Bazen düşünmek yetmiyordu, yanına gidip göresim geliyordu. Gece yarısı gelen "Yunho'nun yanına git" düşüncelerimi başımdan atabilsem de, gündüz gelenlere yenilip gidiyordum.

Düşüncesi beynimin sınırlarıni aşmaya çalışırken bir de sesini duyurmak için aramıştı. Yarış öncesi konuşmak istemesem de dayanamayıp açtım.

"Sevgili kralımız beni arar mıydı?"

Telefonun diğer tarafından derin iç çekişini duymuştum.

"Mingi... Alt tarafı iki gün görüşmedik."

"O kadar çok mu olmuş?"

Kıkırtısı, duyduklarından memnun olduğunu gösteriyordu.

"Aslında çok bir süre değil ama sen beni özleyip yokluğuma dayanamayınca uzun gelmiş. Başarılar dilemek için aramıştım. Sahada görüşürüz."

Cevap vermeme vakit bırakmadan telefonu kapatmıştı. Mecburen kulağımdan çekip kendimi yatağın üstüne bıraktım. Ben bu çocukla ne yapacaktım böyle?

fall of king | yungiWhere stories live. Discover now