1.9 GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOLLAR

Start from the beginning
                                    

Deniz'in içine resmen ateş düşmüştü. Ya Fatih'in infazını ben gerçekleştirirsem? Aklında ki tek soru bu olmuştu.
...
BURAK

Baş ağrısı ense kökünden giriyordu. Sanki keskin bir kılıç, ense kökünden hızla girmiş ve oradan çıkmamak için direniyor gibiydi. Arabada bulduğu bir parça kumaş ile kesilen avucunu sararken etrafına göz gezdirdi. Az önce yaşanan kavganın kalıntılarına baktı. Garajın içi darmadağın olmuştu. Sonunda kendisine verilen görevi tamamlamıştı. Eve gidip uyumak istedi bir an. Ama şu an arabada baygın halde duran Mustafa adındaki adamı mahzene götürmesi gerekiyordu. Kara Listede ki bu adam 62 yaşında, mobilya dükkânı sahibiydi. Kara Listede olma sebebi ise; Karısı, ikisi kız bir oğlan olan üç çocuğunu öldürüp, hapis cezası bile almadan hayatına devam etmesiydi.Tek sebep bu değildi tabi ki. Pedofili hastası bu adam ikisi kız, ikisi oğlan olan dört çocuğu acımasızca öldürmüştü. Öldürmeden önce ise kimsenin duymak istemeyeceği şeyler yapmıştı o küçük çocuklara.

Adalet asla yerini bulmuyordu. O yüzden adaleti Kanlı Ay sağlayacaktı. Yüz yıllardır bu şekilde sağlanıyordu adalet. Kimse bilmeden, duymadan.

Kolunda duran saate doğru çevirdi bakışlarını. Saat 22:39 olmuştu. Garajın içinde daha fazla kalamazdı. Etrafı toplama başladı.

Etrafı topladıktan hemen sonra arabaya bindi. Emniyet kemerini taktıktan sonra arabayı çalıştırdı ve kapısını az önce açtığı garajdan çıktı. Tam çıktıktan hemen sonra garajın kumandasıyla kapıyı kapattı. Telefonunu siyah kabanının cebinden çıkarttı ve Osman'ı aradı. İki kere çaldıktan sonra, karşıdan Osman'ın sesi gelmişti. "Hallettin mi?"

"Evet. Ben seni tekrar aradığımda yukarı çık."

"Tamam. Bir sıkıntı var mı?" dedi Osman.

"Yok yok. Her şey yolunda. Kapatıyorum hadi görüşürüz." Dedi Burak ve Osman'ın konuşmasına fırsat vermeden anında kapattı telefonu.
...
Burak ve Osman birlikte adamı içeri taşımışlardı. Ama adam o kadar ağardı ki, iki güçlü insan bile çok zor taşımışlardı. "Deniz'den haber var mı?" dedi Burak nefesimi düzene sokmaya çalışırken. Adamı taşırken hem terlemiş hem de nefes nefese kalmıştı. Ama Osman'ın nefesi gayet düzgündü. Alnında birkaç damla ter vardı sadece. "Ertem yarın geleceğini söyledi."
"Eslem nasılmış?"
"Bilmiyorum. İyidir herhalde. Evde dinliyor." Dedi Osman ve ortak alana doğru ilerledi. Burak'ta onun peşinden ilerledi. Osman her zaman olduğu gibi siyah takım elbisesini giymemişti bugün. Rahat koyu gri bir eşofman altı, üzerine ise siyah oversize sweatshirt vardı. Saçları ise taramamış, dağınık bırakmıştı.

"Sen evden mi geldin?" Diye sordu Burak meraklı bir ses tonuyla. "Aynen. Sen aradığında evdeydim."
"Oğlum bilseydim sana söylemezdim. Keşke söyleseydin evde olduğunu."
"Şu polis bizim başımıza dolanmaya başladı yine." Dedi ortak alana doğru gelen Dilşah. Osman ve Burak yanlarına doğru gelen Dilşah'a doğru çevirdi bakışlarını.

Dilşah'ta siyah bir eşofman takımı giymişti. "Bu akşam görev sizde mi?" Diye sordu Burak. "Dilşah bu gece burada sadece." Diye cevap veren Osman kafasını az önce oturduğu koltuktan geriye doğru attı. "Ben sabah geleyim o zaman." Diyerek ayağa kalkan Burak'ı durduran Pars'ın sesi olmuştu. "Beni bekle, beraber çıkalım." Diyerek ortak alana doğru gelen Pars, gelindeki bej rengindeki kupayla birlikte, kahvelerin olduğu masaya doğru ilerledi. Dilşah şaşkın bakışlarını Pars'ın üzerinde gezdirdi. "Sen ne zamandan beri buradasın?"

"Sabah 9:30'tan beri. Neden sordun?" dedi Pars umursamaz bir tavırla. Bu umursamaz tavır aslında Pars'ın günlük hayatındaki hareketiydi. Pars sadece kendi işine bakardı. Kimseyle gerekmedikçe muhatap olmazdı. "Varlığından haberim yoktu da ondan. Bugün görev sırası benimdi."

KARA LİSTE-ÇETEWhere stories live. Discover now