Fırındaki kekler pişerken Jungkook'un sevdiği meyvelerle bir yoğurt kasesi hazırlayabilirdim. Son birkaç gündür babası sebebiyle kafası çok meşguldü ve geceleri uyumadığına bile şahit oluyordum. Bu yüzden sevdiği şeylerle onun moralini yerine getirmeyi planlıyordum. Beraber video oyunları oynuyor, duş alıyor ve çoğu zaman onun sevdiği yiyecekleri pişiriyordum. Yüzündeki gülümsemeyi görmek bile yetiyordu bana.

Buzdolabından çıkarıp yıkadığım meyveleri doğramaya başladığım sırada içeriden gelen konuşma sesleri gittikçe yakınlaştı. Orda bıraktığım dörtlü mutfağa girdi, Jungkook ensemi öptü ve masanın üzerinde duran telefonunu aldı. Muhtemelen babasını arayacaktı.

"Amcam neden Bayan Choi ile acaba? Yoksa barışmayı mı düşünüyorlar?"

"Evet, Jess." demekle yetindi Jungkook. Böylece kızın adını öğrenmiş oldum. Diğer iki çocuk daha sakindi. Muhtemelen bizimle yaşıt ya da daha büyüklerdi. Yine de kız kadar konuşmuyor, soru sorma gereği de duymuyorlardı.

Doğradığım meyveleri üzerine bal döktüğüm yoğurt dolu kaseye ekledim ve biraz karıştırdım. Üzerine Jungkook'un çok sevdiği cevizleri de ekledikten sonra kaşıkla biraz aldım ve ona uzattım. Babasıyla konuşmasına rağmen beni reddetmedi. Boştaki eli belime yerleşti, kaşıktaki yoğurdu yedi ve "Çok güzel olmuş." dedi.

Gülümseyerek ağzının kenarına bulaşan beyazlığı sildim ve parmağımı yaladım. Jess'le bakışlarımız kesişti, tekrar kaşlarını çattı.

"Size son geldiğimde mutfakta çalışan bir görevliniz yoktu Kook?"

Ona Kook dedi. Beni erkek arkadaşıma, özel bir hitap şekliyle seslendi.

Sabırlı ol Taehyung.

"Taehyung benim neredeyse üç yıldır sevgilim, Jess. Mutfak çalışanına benzer bir hâli mi var?"

Jungkook'un bunu ona dönmeden, boynumdaki ona ait olan izleri okşayarak söylemesi beni gülümsetti. Bozulan kıza göz kırptım. Çocuklardan biri gülmemek için elini ağzına siper etti.

"Babam yarım saate gelecekmiş, keyfinize bakın. Duş almak isterseniz size kıyafet verebilirim Beyler?"

Kıvırcık saçlara sahip, esmer tenli ve diş telleri olan çocuk kafasını iki yana salladı. Çok samimi bir görüntüsü vardı. Henüz tanışmamıştık ama ona karşı bir sıcaklık hissediyordum. En azından Jess gibi etrafına negatif enerji dağıtmıyordu.

Fırından gelen sesle keklerin piştiğini anladım ve mutfak eldivenini almak için uzanırken benim yerime Jungkook alıp eline taktı. Fırına ilerleyişini izledim. Kek kalıbını tezgahın üzerine koyduğunda üzerinden çıkan dumanla beraber etrafa çok hoş bir koku yayılmıştı.

Diğerleri için de birer tabak çıkarttım ve herkese kek servis ettikten sonra tıpkı onlar gibi mutfak masasının etrafindaki sandalyelerden birine oturdum. Jungkook meyveli yoğurdunu yerken zevkli mırıltılar çıkarıyordu. Karşısındaki üçlünün ona attığı tuhaf bakışlara gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Muhtemelen Jungkook'u son gördülerinde şu anki hâlinden eser yoktu.

"Seni böyle keyifli görmeyeli uzun zaman olmuş. Bu arada Taehyung, ben Steve."

"Memnun oldum." Uzattığı elini nazik bir şekilde sıktım. Hemen sonra yanında oturan uzun saçlara sahip olan çocuk da elini uzattı. "Ben de Mark."

Vaktimizi kek yiyip sohbet ederek geçirdik. Jungkook onların ani ziyaretine şaşırmış olsa bile şu an keyifli görünüyordu. Onu böyle görünce ben de iyi hissediyordum. Bu yüzden o nasılsa öyle olacaktım.

class b ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora