Selçuk Yüzbaşı karşısına geçtiğinde ifadesi ilk başta ciddiydi ama sonra yüzünde bir tebessüm belirdi.

"İkili kol liderliğin hayırlı olsun Tuğrul." Gülümsedi ve rahat bir nefes aldı. Hiç kendini sıktığını hissetmemişti ama şu an vücudunun gevşediğini hissediyordu. Bu durum ona çok garip geldi ama artık yeni bir sayfaya geçmişti.

"Sağ olum komutanım, üzerimde büyük emeğiniz var." Komutanı elini uzattı ve Tuğrul da elini sıktı. Elini çekip diğer tarafa döneceği sırada üzerine yağmur gibi yağan buz gibi suyu hissetti. Bunu tamamen unutmuştu. Gözlerini kapattı ve kollarını açtı, su üstüne yağmaya devam etti. Alkış seslerini gülüşmeleri duyabiliyordu ama o an kafası bambaşka bir yere gitmişti. Kafasında Serdar'ın sesi yankılanırken istemsizce gülümsedi. Sanki etrafta bir an da ısınmış o ana dönmüştü.

"Bu adama iyi bakın, solak ve yükseklik korkusu var! AMAAAAA Allah'ın belası öyle iyi uçuyor ki... Hele inerken inmiyor sanki süzülüyor. Hey gidi zengin çocuğu. Acımayın ona. ISLATIN!" Serdar hortumla tüm hücrelerine işleyecek şekilde onu sularken keyifle kahkaha atıp kendi etrafında dönmüştü sonra ise sımsıkı sarılmışlardı. Keyifli bir şekilde bir sonraki uçuşlarını düşünmek için oradan ayrılmışlardı.

Tuğrul nefesi sıklaşırken gözlerini açtı. Hava birden soğumuştu ve neredeyse dişleri üşüdüğü için birbirine çarpacaktı. İliklerine kadar ıslanmıştı ve soğuk hava bunu daha da zorlaştırıyordu. Gelenek böyleydi ama şu an çok üşüdüğü de bir gerçekti. Yarbayı yanına gelip onu tebrik ederken titrememek için kendini zor tutuyordu. Sırayla tebrikleri kabul ettikten sonra filoya dönüp üzerini çıkarttı ve sıcak duşun altına girip ısınmaya çalıştı. Odasına döndüğünde ise ilk işi Ceyhan'ı aramak oldu. Ona artık lider olduğunu söyledi mutlu bir şekilde. Ceyhan derste olmasına rağmen bir sevinç çığlığı bile atmıştı. Onun bu hali Tuğrul'u güldürdü.

"Seni çok seviyorum Ceyhan," dedi sonra hiç beklemeden.

"Ben de seni, öğrenciler var ya rahat söyleyemiyorum." Ceyhan'ın ağzının kenarından konuşması hoşuna gitmişti.

"İyi dersler, seni tutmayayım. Akşam kutlarız."

"Görüşürüz." Telefonunu kapattı ve karşısındaki boş masaya baktı. Orası artık başka birinin masasıydı ama Tuğrul oraya bakıp dalıp gitmeden kendini alamıyordu. Bu duvarların arasında birçok anı gizliydi ve o anılar da her zaman kafasının içinde canlanıyordu. Bazen ona acı veriyor bazen ise gülümsetiyordu. Kapı açılırken düşüncelerinden sıyrıldı ve masanın sahibine baktı.

"Komutanım tebrik ederim. Haberleri aldım," dedi Erhan Üsteğmen. Tuğrul, kıdem olarak ondan daha üst olduğu için komutanım diye hitap ediyordu ona karşı.

"Teşekkür ederim, darısı başına. Burada zaman çok hızlı geçiyor."

"Umarım bir an önce ilk görevime giderim." Bu heyecanlı halleri kendini hatırlattı ona.

"Daha dur bakalım, o kadar kolay mı!" dedi ve güldü Tuğrul. Düşündüğünde sanki daha dünmüş gibi hissetmişti ilk görevine gidişini. Her ne kadar o zaman Ceyhan ile arası bozuk olsa da görevini düşündüğünde kendini iyi hissediyordu. Bakışlarını Erhan Üsteğmene çevirdiğinde yüzündeki o garip ifadeyi fark etti. Soru sorar gibi ona baktı başını oynatıp.

"Şey komutanım... Bunu söylemek garip olacak ama... Sizi ilk defa gülerken görüyorum." Tuğrul'un bakışları pencereye kayarken dalgın bir hale büründü.

"Zaman... İnsanlardan bazı özellikleri aldığı gibi bazen geri vermesini de biliyor. Sen de öyle bir ana şahit oldun sadece... Umarım zaman senden hiçbir şey almaz." Erhan Üsteğmen başını salladı yavaşça. Tuğrul masasındaki bir dosyayı eline aldı ve başka bir şey söylemeden mesai saati bitene kadar kalan idari işlerini tamamladı. Çıkışta ise bugün Ceyhan'ın geç çıkacağı aklına geldi. Bazen bu duruma sinir oluyordu. Dışarda yemek yemeği düşünmüştü. Ceyhan'ın çok yorgun olacağını biliyordu. Hem en azından ucundan bile olsa bir kutlama yemeği olabilirdi. Onu son zamanlarda çok ihmal ettiğini biliyordu Tuğrul. Ceyhan'ın hak ettiği muamele kesinlikle bu değildi ama kendini toparlaması sandığından bile daha zor olmuştu. Yarbayı ile yaptığı konuşmadan sonra biraz daha iyi hale gelmişti. Bugün gibi özel günlerde canının daha çok yanacağının farkına varmıştı. Haftaya rütbesinin yükseltileceği törende de bunu derinden hissedeceğini biliyordu. Teğmen ve Üsteğmen olduğunda da yanında Serdar vardı.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin