35

11K 1K 403
                                    

OY VER HİKAYENE CAN VER, YORUM YAP HİKAYENE KENDİ DEĞERİNİ KAT!

Yazarınız sizi düşündü bekletmek istemedi hemen bölümü attı. Yazarınız sizleri seviyor. Siz de yazarınıza saygı duyun oy verin yorum yapın!

"Hayır, hayır komutanım o... O... Çok başarılıdır kolayca alt edemezsiniz." Aklı bu durumu şiddetle reddediyordu. İnanmak istemiyordu. Serdar bir yolunu bulup atlamıştır diye düşünüyordu. Hayır dedi kendine. Hayır, görmeden inanmam.

"Komutanım enkaz bulunmuş. Selçuk Yüzbaşım az önce inişini gerçekleştirdi." Askerin sesi titriyordu ve bu durum hiç hayra yorulacak gibi değildi.

"Helikopter sizi bekliyor." Asker Tuğrul'un yüzüne öyle bir üzüntüyle baktı ki Tuğrul hemen bakışlarını kaçırdı. Hayır dedi yine kendine kötüyü düşünmemesini emretti. Evet uçağı bulmuş olabilirlerdi ama Serdar atlamışta olabilirdi. Bu asker sadece korkmuş ve duygularına yenilmişti ama Tuğrul öyle yapmayacaktı. Kendi kazasında da kendisi daha sonra bulunmuştu. Aynı olay Serdar'ın da başına gelmiş olabilirdi.

"Sen de benimle gel Tuğrul." Komutanını takip etti. Odadan çıktılar, yürürken şu an kimseyi görmek istemiyordu ama tüm gözleri de üstünde hissediyor gibiydi. Sanki herkes onun ne tepki vereceğini merak ediyordu. Helikoptere bindi ve stresli bir şekilde komutanının karşısına oturdu. Ellerini birbirine geçirdi çünkü halen elleri titriyordu. Ufacık bir umuda tutunmak istiyordu. Diğer tüm ihtimalleri reddediyordu kendi içinde. Bunun için iyi sebepleri vardı. Karşısında duran komutanını da ikna etmek ister gibi konuşmaya başladı çaresiz bir şekilde.

"Komutanım... Abi... Böyle bir şey olamaz. O... O çok yeteneklidir. Atlamıştır bir şekilde. O benden bile kurallara daha bağlı biridir." Yarbayı ona küçük bir bakış attı ama yüzü oldukça ciddi duruyordu. Sanki normal bir şeymiş gibi anında kabullenmişti.

"Kendini hazırla Tuğrul. Kendini kötüye hazırla!" O uyarı dolu sese inanmadı. Başını hayır anlamda salladı. Bunu yapmayacaktı. Görmeden kabul edemezdi. Onun kardeşiydi, kanat arkadaşıydı, can yoldaşıydı nasıl böyle bir durumu kabul edebilirdi. Tüm vücudu gerginleşmişti ve artık bu acı veren bir boyuta gelmişti. Ağzını açıp tek kelime söyleyemedi komutanına çünkü onun çoktan kendini bu duruma hazırladığını gördü. O bu konuda en kötüyü yaşamış olabilirdi ama Tuğrul yaşamayacaktı bu durumu. Kardeşine sonuna kadar güveniyordu ve o operasyondan görevini yapmış bir şekilde dönecekti.

Helikopter alçalmaya başlayıp kapı açıldığında kalp atışları hızlanmış her ne kadar kendini telkin etse de endişesi kafasını kullanamayacak derecede artmıştı. Komutanı ile birlikte indi ve enkazın başındaki görevlileri sonra da bir ambulans gördü. Allah'ım lütfen onun canını bağışla. Onu eşine bağışla. Onu kardeşine bağışla. İçinden dua ederken korkuyu ilk defa iliklerine kadar hissetti. Bir görevli asker yanlarına gelirken nefesi sıklaşmıştı. Sanki bir rüyanın içinde gibiydi. Etraf gerçek dışı bir hal almıştı. Kalp atışının ve hızlanan nefesinin sesini duyuyordu. Diğer tüm sesler sadece bir uğultudan ibaret gibiydi. Anlamsızca etrafına baktı.

"Komutanım..." dedi asker cümlesi tekledi bir ona bir Yarbayına baktı. O bakışlar her şeyi anlatıyordu. Asker karşılarında yutkundu. Konuşmakta zorlandı. En sonunda bakışları sertleşti, yüzü gerginleşti ve o duymaktan çok korktuğu cümle döküldü ağzından.

"Başımız sağ olsun." O an Tuğrul'un kalbi durdu nefes alamaz oldu. Askere doğru hışımla hareket etti. İnanmadı... İnanamadı...

"Hayır bir yanlışlık olmalı!" İnkar etti çünkü inkar etmek şu an kabullenmekten daha kolaydı.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن