36

10.3K 1K 311
                                    

Herkese selammmm

Bir maşallahınızı alırım.🧿

Şu son dört gün iyi yazdım ama değil mi?

Umarım siz de bunun karşılığını oy ve yorumlarla gösterirsiniz. ÇOK GÖSTERMİYORSUNUZ AMA BEN BEKLİYORUMMMMMM

OY VER HİKAYENE CAN VER, YORUM YAP KURGUNA KENDİ DEĞERİNİ KAT!

Bugün kendiniz için ne yaptınız?

Keyifli okumalar!

Tuğrul bu filoya izinler dışında hiç yalnız gelmemişti. Serdar ile birlikte aynı filoya atanmaları tamamen şanstı ama onları çok mutlu eden bir olaydı. Şimdi kapıdan içeriye girerken kendini yapayalnız hissediyordu. Sanki başını çevirse yanında yürüyen Serdar'ı görecek gibiydi ama bunu yaptığında tek gördüğü büyük bir boşluk oldu. Kendisine zaman vermesi gerektiğini biliyordu ama şu noktada bunu yapamıyordu. Canı bu kadar yanarken işine ne kadar konsantre olacağını bilmiyordu ama yapmak zorundaydı.

Binaya girdiğinde sanki herkes ona karşı daha saygılı daha anlayışlı görünüyordu. Sözle olmasa da davranışları ile onun yanında olduklarını gösteriyordular. Tuğrul odalarına nasıl gireceğini bilmiyordu. Kapının önünde birkaç dakika bekledi. Kafasını yere eğip kendine güç vermeye, sakinleştirmeye çalıştı. Bu kapıyı açıp içeriye girmek onun için çok zordu. Bu odada o kadar çok anı vardı ki, her noktasında tekrar tekrar Serdar'ı görecekti.

Yavaşça kapıyı açtı ve boş olan odaya girdi. Onun masasına baktığında tüm eşyalarının gittiğini gördü. O eşyaları genellikle yakın arkadaşları toplardı ama Tuğrul'a yapılacak hiçbir şey bırakılmamıştı. Bunu görünce sinirlenmekten kendini alamadı. Kimin yaptırdığını da gayet iyi biliyordu. Yarbayından başkası olamazdı o kişi... Tam hışımla kapıdan çıkacakken Selçuk Yüzbaşıyı gördü. Ona geldiğini fark etti. Serdar'ı en son gören kişi oydu. Olayın içinde olan neler olduğunu bilen kişi de oydu. Geride kalan askerler olayı konuşmaz, üstleri kötü olay tekrarlanmaması için gerekli dersleri çıkarmak adına detaylı bir şekilde incelerdi. Bu yüzden Tuğrul bunu soramadı. Sorsa çok fazla irdelediğini düşüneceklerdi ki bu da daha fazla düşünmesine yol açıp onu kötü etkileyecekti.

"Selçuk abi Serdar'ın eşyalarını kim topladı?" dedi selam bile vermeden. Ne kadar öfkeli olduğunu Selçuk görebiliyordu.

"Yarbayım bir askere emir verdi. O da topladı. Senin kötü etkileneceğini düşündü." Selçuk sakin bir sesle cevap verdi Tuğrul'u yatıştırmak isteyerek.

"O hiç var olmamış gibi mi davranacağız? Doğru olan bu mu?" dedi sitem ederek. Selçuk bir elini Tuğrul'un omzuna koydu ve ona anlayışlı bir şekilde baktı.

"Hayır, ona saygı duyacağız. Yarbayımın bir bildiği vardır. Öfkeli olmanı anlıyorum. Ben... Yetiştirdiğim adamla gurur duyuyorum. O benim hayatımı kurtardı. Sadece bunu bil yeter. Arkadaşınla her zaman gurur duy." Tuğrul'un boğazı düğümlendi sadece başını sallayabildi. Serdar'ın artık dünyada olmadığını kabul etmeliydi.

***

BİR AY SONRA

Ceyhan bir öğle arası yemek yemek için Burcu ile buluştu. Artık biri ile konuşmalıydı çünkü günden güne yıprandığını hissediyordu. Tuğrul'a yardım etmek istiyordu ama pek yardımı dokunduğu da söylenemezdi. Abisinin uyarısını dikkate almalıydı çünkü o haklı çıkmıştı. Aradan bir ay geçmişti. Tuğrul yaşıyordu ama duygusuz bir varlığa dönüşmüş gibiydi. Yaptığı her şey bir ay öncesi ile aynıydı ama Tuğrul günden güne duygusal olarak çökmüştü. Anlayışlı tatlı Tuğrul gitmişti. Yerine sert tahammülsüz bir adam gelmişti. Ceyhan ne yapacağını bilmiyordu ve bu durum günden güne ona sıkıntı vermeye başlamıştı. Onun bir alışma evresinde olduğunu biliyordu ama daha ne kadar böyle olacağını kestiremiyordu.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now