Taehyung'un beni öpmesi işleri karıştırmıştı, ama üstesinden gelebilirdim. Hoseok ile özel bir konuşma yapmam gerekiyordu.

"Çok ciddiyim Hoşik." dedim düşüncelerimin derinliğinden sıyrılıp tereddüt etmeksizin. Bu sırada Taehyung, başını eğerek yüzünü boynuma gömmüş, kokumu içine çekiyordu.

 "Gitsin... O gitsin, biz tek kalalım." Taehyung, yalnızca benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı bir kez daha.

Taehyung'un sırtına hafifçe pat pat vururken, "Bize bir kaç dakika müsaade edebilir misin? Söz veriyorum her şeyi açıklayacağım sana. Ziyaret saati gelmeden, bir kaç dakika onunla vakit geçireyim."

"Lütfen Hoşik, ne olursun."

Hoseok elindeki anahtarın sivri ucuyla saçlarını karıştırdı hırçınca. Dudaklarımı büzerek yavru köpek bakışlarımı attım. "Lütfen, lütfen." dediğimde Taehyung gömüldüğü noktaya vuran nefesleri sayesinde tenimi ısıtmış bir şekilde hafifçe geri çekildi.

"Lütfen, lütfen." diye tekrarladı beni taklit eder gibi hemen arkamdan. Hemen sonrasında yüzünü ayırdığı noktaya geri yasladı. Omuzlarını usulca sıvazlarken, Hoseok'a masum bakışlar atmaya devam ettim. Oflayarak, başını beni onaylarcasına salladı nihayetinde.

"15 dakikanız var. Hemen kapının önünde olacağım." dediğinde sevinçle kıkırdadım. "Hoşik, çok teşekkür ederim." diye mırıldanırken o arkasını dönüp tek kelime etmeden çıktı. Işığı kapatmadan kapıyı çekerek yavaşça örttü, ama kilitlemedi.

Taehyung, başını gömdüğü boynumdan ayırıp kapıya çevirdi gözlerini. Gittiğine emin olduğu anda önüne dönüp dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Üzerime doğru yürüyerek beni duvara doğru geri geri ilerletip sırtımı duvarla buluştursa da, kelepçeli elleri duvara sert çarpışıma engel oldu.

Üst dudağımı ağzının içine çekerek hunharca emerken, dilini aralık dudaklarımdan içeriye iterek damağıma çarptırdı. İnlememek için insan üstü çaba harcamak zorunda kalırken ona dokunamadım bile. Sırtından aşağıya kaydıramadım ellerimi. Cinsel istismara uğradığına emin olduğum için ekstra hassas davranmam gerekiyordu ona.

Üst dudağımı dişlerinin baskısından kurtarıp dudaklarımızı ıslak bir sesle ayırdı. "Neden... Sarılmıyorsun bana? Sarıl... Sarıl bana." Ellerimin omuzlarından da iki yanıma kaydığını ancak onun soluk soluğa kısık sesle mırıldanışıyla fark edebildim.

Gözlerim dolu dolu olurken, burnumda müthiş bir sızı belirdi. Ne suçun vardı ki senin, pis elleriyle dokunmuşlardı küçücük yaşta sana...

Avuçlarımı parçalamak istercesine tırnaklarımı ellerimin ayalarına saplamaya son verip yumruk yaptığım ellerimi açtım ve burnumdan derin bir nefes çektim içime.

Ardından istediğini yaparak kollarımı vücuduna sarmalayıp sıkı sıkıya sarıldım ona. Bileğime geçirdiğim mandalina dolu poşetim ise onun sırtına çarpıyordu şimdi.

Taehyung, ona sarılmamın verdiği huzur ile, hoşnut mırıltılar çıkartarak beni duvar ile kendi bedeni arasında sıkıştırdı. Burnunu saçlarıma gömerek saç derime arka arkaya ufak buseler kondurdu.

Kısa süre bu şekilde dursakta zamanımızın kısıtlı olduğu gerçeğinden dolayı kollarımı gevşeterek, duvara sıfır gelecek bir şekilde yaslandım. Kelepçesinin demiri sırtım ile belim arasındaki boşluğa batıyordu.

Taehyung, burnunu yanağıma sürterek dudaklarını çene çizgime bastırdı. Tenime kuş tüyü kadar hafif öpücükler bıraktığında gülümsedim. Kirpik diplerime savaş açan gözyaşlarıma direnmenin peşindeydim. Burun deliklerim sızım sızım sızlıyordu.

MADNESS • TAEKOOK ✓Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon