•Bir Kutu Taş

1.5K 188 25
                                    


Jin kucağında sıkıca tuttuğu kutu ile Jungkook'un evinin önüne geldiğinde yaptığı şeyin doğruluğundan emindi.Jungkook'un bazı şeyleri öğrenme vaktinin çoktan gelmiş olduğunu düşünüyordu ve Taehyung'un hayatının geri kalanını pişmanlıklar içinde geçirmesini kesinlikle istemiyordu.

Yavaş adımlarla kapının önüne geldi ve tereddüt etmeden zile bastı.Az sonra adım sesleri duyuldu ve bir kilit sesi geldi.Kapı açıldığında ise Jin ve Jungkook bir süre şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

Uzun bir sessizliğin ardından Jin gülümseyerek Jungkook'a baktı.

"Ee beni içeri almayacak mısın?"

*

Jungkook misafirine bir fincan çay uzatırken donuk bir sesle konuştu.

"Neden geldin hyung?"

Jin çaydan bir yudum aldı.

"Seninle konuşmam gerekiyordu.Bilmen gereken bazı şeyler var."

Jungkook tepki vermedi.Jin şaşırmıştı çünkü eski Jungkook olsa heyecanlı bir şekilde sorular sorar ve söylemek için acele etmesini söylerdi.Yinede bozuntuya vermedi.

"Jungkook nereden başlamam gerektiğini ..."

"Hyung eğer Taehyung ile ilgiliyse lütfen konuşmayalım."

"Jungkook.."

"Hyung lütfen."

Jin,Jungkook'un sözünü kesmesine mi yoksa bu kadar hissiz bir şekilde Taehyung'un adını söylemesine mi şaşırdığını bilemedi ama konuşmaya kararlıydı.Derin bir nefes aldı.

"Hayır Jungkook ben konuşacağım ve sen de beni dinleyeceksin.En azından bunu yapabilirsin diye düşünüyorum eski günlerin hatrına..."

"Hyung!!!!!"

Jin Jungkook'un öfkeyle bağırması karşısında şaşkınlıkla bakakaldı.

"Jungkook..."

"Eski günler mi?Sen ciddi misin hyung?Aptal yerine konulduğum ve aşkımın öylece kullanıldığı eski günlerden bahsediyorsun sanırım.Köylü bir çocuktan fazlası olmadığım zamanlar yüzüme bakmayıp idol olduktan sonra bana aşık olan Taehyung'tan da bahsedersin kesin!"

"Jungkook kendine gel!"

"Ben kendimdeyim hyung.Uzun zamandır kendimdeyim.Hiç sevilmediğimi ilk anladığım andan beri kendimdeyim.Ve inan bana senin saçmalıklarını dinlemek gibi bir niyetim de hiç yok."

Jin sakin kalmaya çalışarak konuştu.

"Bak Jungkook ne kadar kırılmış olduğunun farkındayım ama inan bana acı çeken tek kişi sen değilsin.Taehyung...."

Jungkook öfkeyle Jin'e baktı.

"Hyung bana ondan bahsetme demiştim."

"Ben bahsetmeyeceğim dediğimi hatırlamıyorum Jungkook ve bahsedeceğim de."

"Neden yapıyorsun bunu bana?"

"Pişman olmanızı istemiyorum çünkü."

"Ne pişmanlığı hyung ne pişmanlığı?Ben onu saf bir aşkla severken onun beni hiç sevmediğini bilmek ne kadar acı veriyor biliyor musun?Sevilmemek acı verici hyung.Bunun nasıl hissettirdiğini bilemezsin."

Jin hüzünlü bir şekilde gülümsedi.

"Yanılıyorsun Jungkook.Sevilmediğin konusunda yanılıyorsun.Sana ilk aşık olan Taehyung'tu.Sadece sevgisini göstermek konusunda kötüydü..oldukça.."

Jungkook şaşkınlıkla Jin'e baktı.

"Ne?Nasıl?Bana ilk aşık Taehyung muydu?"

Jin hızlı bir şekilde yerinden kalktı.

"Nasıl olsa dinlemek istemiyorsun.Ben yavaştan kalkayım."

Jungkook birden Jin'in önüne geçti.

"Hyung bir saniye bekle,lütfen gitme!Bilmek istiyorum.."

Jin sırıttı.

"Ama az önce bilmek istemediğini söylemiştin.."

"Hyung.."

"Peki tamam böyle bir zamanda seninle daha fazla uğraşmasam daha iyi olacak sanırım.Öyleyse önce şu kutunun içine bak ve ne gördüğünü söyle"

Jungkook Jin'in yanında duran kutuyu açıp da içine baktığında şaşkınlıkla donup kaldı.

"Bu..Bunlar...."

Jin sıcak bir şekilde gülümsedi.

"Evet aynen öyle bunlar küçük bir köylü çocuğu iken Taehyung'a hediye ettiğin ve Taehyung'un hepsini attığını sandığın taşlar."










taşralı jungkook | taekookWhere stories live. Discover now