14.Bölüm ❝O Beni Anladı❞

Start from the beginning
                                    

Dirseklerimi kaldırıp suratımda biriken damlaları temizlemeye çalıştığımda bakışlarındaki çaresizlikle beni izlemeye devam ediyorken yüreği büyük bir hızla kalkıp iniyordu.

Kendine engel olamadan eli bana doğru kalktığında avuç içlerim suratıma doğru dönük, göğsümün üzerine duruyordu. Korku dolu bir merakla ona bakmaya devam ediyorken suratıma doğru kalkan eli durdu ve aynı şekilde titreyen, sıcak bakışlarıyla gözlerimi ısıtmaya devam etti...

Dişlerini birbirine bastırdığını keskinleşen çehresinden net bir biçimde görebiliyordum. İçinden bir şeylere lanet okuyordu... Kendine olan sinirini ve yine kendisiyle olan savaşını izledim.

Hırsla elini indirip koltuğun aramızda kalan kısmına koyduğunda üç karışlık mesafeden birbirimize bakmaya devam ediyorduk.

"Gitme, kal burada." Dişlerinin arasından hırıltılı bir şekilde döküldü kelimeler... "Sakinleş ve konuşalım." Bunu diğerlerine nazaran daha normal bir düzeyde söylemişti.

Burnumu çektikten sonra kafamı gelişi güzel bir şekilde salladım ve önüme döndüm. Ben de onun gün içerisinde neler yaşadığını merak ediyordum ancak... Yaralarım öyle çok tazeydi ki onun bugün neler yaşadığını merak etmemin bile önüne geçiyordu.

Yine de en sağlıklısı bu şekilde olacaktı. Sakinleşmeliydim, eve de bu şekilde gidemezdim. Hazal beni böyle görür, yaşadıklarımı öğrenirse ne yapar eder Erkan'ı bulur ondan intikamını alırdı...

O kadar çok hassaslaşmıştım ki hiçbir kavga gürültü istemiyordum. Sakince içime çekilip kendimi dinlemek, yaralarımı yine ellerimle kendim sarmak istiyordum.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ancak bu süre zarfında Vural Bey defalarca kez kalktı ve kızıyla ilgilendi, oynadı, yemeğini yedirdi, altını değiştirdi... Benim yapmam gereken her şeyi yapmıştı.

En son ortalığı toparladığını hissettiğimde suratımdaki yaşların ne kadar da çok kuruduğunu fark ettim.

İçim az da olsa soğuduğunda derin bir soluk aldım ve ayağa kalkarak banyoya doğru ilerledim. Pencereden havanın karardığını görebiliyordum.

İçeriye geri döndüğümde her yer toparlanmış, Vural Bey elinde tuttuğu kupalarla bahçeye çıkan kapının önünde duruyordu.

Beni görünce suratında buruk bir tebessüm oluştu. Ona eşlik ettiğimde üzerimde büyük bir ağırlık vardı sanki...

Her zamanki yerlerimize oturduğumuzda ona bakmasam da oturduğu yerden ifademi incelediğini hissedebiliyordum. Geldiğinden beri beni her ne kadar soru yağmuruna tutmasa da içten içe neler olduğunu merak ediyordu. Buna rağmen merakına yenik düşmeden bana, ihtiyacım olan saygıyı gösteriyordu...

"İç kahveni, iyi gelir."

Yüzümü yıkadığım için esen o hafif rüzgâr daha da iyi geliyor, ayılmama yardımcı oluyordu. Bardağı burnuma götürdükten sonra kokladım ve uzun bir yudum aldım. Çok güzeldi...

"Gelmedi Neşe." Söyledikleriyle birden bakışlarımı kaldırıp gözlerine baktım ve öylece kaldım.

Kaşlarım hayretle yukarı doğru kıvrılmıştı.

"Mahkemeye gelmedi mi?" Çocuksu bir hayretle konuşmuştum. Bu kadın her seferinde aştığı sorumsuzluk abidesi davranışlarıyla beni gerçekten de hayrete düşürüyordu. Vural Bey kafasını onaylar anlamda sallayınca dudaklarım daha da açıldı ve hayretle devam ettim "peki şimdi ne olacak?"

Ya'saklı BahçeWhere stories live. Discover now