KUPA7:DEAN AİLESİ

Start from the beginning
                                    

"Arabayı hazırla kurbanın ailesiyle bir görüşmemiz var."

"Peki 5 dakikaya kadar araba hazırlanmış olur." Kafamı salladım. Harry hızlıca odadan çıkmıştı. Bende dava hakkında düşünmeye başladım. Bu kadar fazla cinayet tek bir kişinin tarafından işleniyor olamaz. Eminim ki birkaç kişinin işlediği bir cinayet. Ama bu kadar cinayet kimler yüzünden işleniyor? Ve polisler neden hep saçma sapan sebepler bulup ölen kişilerin ailesini geri çeviriyor. Acaba katillerle polislerin bir alakası var mı? Ama niye ülke sorumluluğu görevini üstlenen kişiler katillerle beraber iş birliği yapsın? Ama yapmasalardı Georgeia'deki polisler bu yüzden yargılanmazdı. Devlet oyunu olabilir miydi peki? Niye sadece Georgia'da ki polisler yargılandı? Kafam sorularla dolup taşarken telefonumun çaldığını duydum. Arayan Harry'di. Telefonu açtım.

"Alo Harry?"

"Araba hazır Ashley."

"Tamam hemen iniyorum." Ofisimden çıkıp şirketin bahçesine doğru yöneldim. Harry oradaydı. Arabanın kapısını açıp bindiğimde Harry konuşmaya başladı.

"Ekip hazır. Biz kurbanın ailesiyle soruşturma yapacağımız sırada diğerleride konuştuğumuz gibi işlerinin başında olacaklar. Seokjin şuana kadar yaptığı araştırmalar sayesinde birkaç bir şey öğrenmiş." Yolu izleyen bakışlarımı meraklı bir şekilde Harry'e çevirdim:

"Ne öğrenmiş?" Harry sırıtarak karşılık verdi:

"Sorgulanan polislerden birisinin daha önceden bir tecavüzcüye yardım etme suçundan yargılandığını."

"Ne! Böyle bir kişiyi nasıl polis yaparlar ki?"

"İçeri atılmış."

"Jin şimdiden iyi iş çıkardı."

"Ha bir de..." Harry biraz düşünceli görünüyordu. Merakla sordum:

"Bir de ne? Kötü bir şey mi?"

"Kızın cesedinin üzerinde morluklar varmış. Jennie'ye ilettim. Öldükten sonra kızın tecavüz edilmesinden şüphelendi. Ya da kızı tecavüz etmeye kalktı. Kız izin vermeyince de kızı bıçakladı. İşin ilginç tarafı ise daha önce öldürülen tüm kurbanlarda da aynı şey olması. Yani muhtemelen kadınlarla kafayı bozmuş biri. Birde kızın bileğinde sıcak ve zor soğuyan bir mühür belirlendi."

"Mühür mü? Ne mühürü?"

"İskambil kağıdı. Kupa 7 Seokjin'in dikkatini çekmiş bu yüzden bunu araştırıyor."

"Kupa 7...çok garip. Harika kızlar ve Seokjin iyi ilerleme kaydetmiş." Biz bunları konuşurken çoktan eve varmıştık. İlk ben arabadan indim. Evin olduğu yere baktım. Öylece geniş ve gösterişliyidi. Sanırım varlıklı bir aileydi. Evin kendisi kadar kapısıda büyüktü. Ben evi incelerken Harry arabadan indi.

"Sanırım varlıklı bir aile." Diyerek kapıyı açtı. Sonra eve doğru yürümeye başladık. Bir süre bahçeyi inceledim. Oldukça genişti. Bol orkideler ve incir ağaçlarıyla doluydu. Biraz daha ilerledik ve evin kapısını çaldım. Bir süre sonra kapıyı geç bir kız açtı. Beni ve Harry'i garipçe süzerek konuştu:

"Buyurun kime bakmıştınız?"

"Elina Dean. Onun için buradayım. Ben dedektif Ashley, buda asistanım Harry."
Kadına elimi uzatmıştım. O da bana elini uzatmıştı. El sıkıştıktan sonra heyecanla konuşmaya başladı.

"Buyurun içeri geçin." Kız eliyle içeri işaret etmişti. Hızlıca içeri girdim. İçerisi oldukça genişti. Kapı açılır açılmaz bir koridor vardı. Koridoru bitirdiğimizde sağında bir oturma odası solunda ise merdivenlerden aşağı inen bir taraf vardı. Sol tarafta birde sağda ve solda olmak üzere iki ayrı merdiven vardı. Hemen önümde ise tahtadan üst tarafı yuvarlak ve camdan oluşan bir kapı vardı. Salondan delice ağlma sesleri geliyordu. Kendimi ağlama seslerinin olduğu yöne doğru çevirdim. Bir kadın hıçkırıklar içinde ağlıyor ve yanında ise kocası olduğunu tahmin ettiğim adam ona sarılıyordu. Kadına doğru ilerledim. Ve hemem önünde durdum.

"Merhaba efendim." Kadın kafasını kaldırıp bana baktı ve hıçkıra hıçkıra konuşmaya başladı.

"S-siz de k-k-kimsiniz?" Kadının sesi o kadar zor ve titrek çıkıyordu ki kelimeleri kekeleyerek söylüyordu. Tam konuşacakken az önce bize kapıyı açan genç kadın söze girdi:

"Dedektif Ashley efendim. Yanındaki beyin adıda Harry'miş, asistanı. Sevgili Elina için buradalar." Kadın Elina için burada oluduğumuzu duyar duymaz yere eğildi ve dizlerime kapandı. Ellerini birbirleriyle birleştirerek yine oldukça titrek ve cılız çıkan sesiyle konuşmaya başladı.

"Kızım için mi buradasınız? Lütfen bulun onu. Lütfen geri getirin onu bana. Yalvarıyorum size kızımı geri getirin. Lütfen yardım edin bana. Onun geri getirmeniz için elimden ne geliyorsa yaparım. Lütfen sizde kızım öldü deyip borak gitmeyin beni." Kadın o kadar çok acıklı konuşuyordu ki bir an içimde bir boşluk hissettim. Bende en değerlilerimi kaybedmiştim. Kim kaybetmemişti ki? Sonuçta en sevdiklerimizi ya toprak alır ya da kendiliğinden çekip giderler. Asıl acı olanda budur zaten. Biz onlar için herşeyimizi gözden çıkarmışken onların gitmeleri. Aslında asıl mesele toprağın aramıza mesafe koyması değil. Kendiliğinden çekip gitmesi. Toprak dediğin nedir ki? Hepimiz bir gün toprak olacağız. Bu yüzden ölüm aslında kişiler arasında bizim aramıza mesafe koymaz. Asıl mesafe yaşarken koyulur. Ve eğer bu mesafe yaşarken aşılamazsa korkarım bu sefer ölüm bile bu mesafeyi kapatamaz.
Harry yerde bize bakıp yalvaran Kadına doğru eğildi:

"Üzgünüz ancak kızınızı geri getiremeyiz. Ama kızınızı elinizden alan kişiyi bulabiliriz." O sırada kadının parlayan gözlerini gördüm. Cidden çok fazla parlıyorlardı. Sanki güneş kadının gözlerinde gizlenmiş ve sonradan ortaya çıkıp her yeri aydınlatmaya yemin etmiş gibi parlıyordu. Kadın cılız sesine güç vermeye çalışarak konuşmaya başladı.

"Gerçekten mi? Beni yüzüstü  bırakıp gitmeyecek misiniz? Çok teşekkürler. Tanrı sizi bana mucize olarak gönderdi. Lütfen bulun onu. Yalvarıyorum kızımın katilini bulmanın sonucu ölüm bile olsa katlanırım." O zaman içimden dedim ki, "Tamam Ashley artık bitmiştir. O katil bulanacak ve en ağır cezayla içeri atılacak. Başka çaresi yok. Sırf bu kadının sevincini görmek için, sırf bir anneyi mutlu edebilmek için bunu yapacaksın." Kafama koymuştum. İsterse katil 5 yıl kadar daha saklansın onu o girdiği delikten bulacaktım.
Harry kadını desteklerken ben de kadının eşi olduğunu düşündüğüm adama doğru ilerledim.

"Pardon bakar mısınız?" Adam muhteşem bir kibarlıkla karşılık verdi.

"Buyurun bayan." Sesi oldukça derin ve yürek yakar cinsten geliyordu. Kadını işaret ederek:

"Bu kadının eşi siz olmaktasınız sanırım." Adam kafasını aşağı yukarı sallayarak cevap verdi:

" Evet adım William Dean. Eşimin adı ise Cloe." Kafamı onaylar bir biçimde salladım:

"Kızınızın şu saatten itibaren bir soruşturması var. Ekibim ile beraber ilgileniyoruz. Onlar şuan olay yerinde ve inceleme yapmakta. Kızınız hakkında buldukları en ufak  bilgiyi size aktaracağım. Ama önce evi bir soruşturmam gerekecek."

"Tabiki istediğiniz gibi sorgulayın evi. Yeter ki kızımın katili bulunsun."

"Merak etmeyin kızınızın katilini bulacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Soruşturma için evde ne kadar çalışan olduğunu öğrenebilir miyim acaba?"

"15. Toplam 15 çalışanımız var evde. Eğer ihtiyacınız olursa uşağım size evin planını gösterecek. Lütfen çalışanları en iyi şekilde sorgulayın."

"Elbette bu benim işim Bay William."
Bay William'ın yanından ayrılıp Harry'e doğru ilerledim. O sırada Harry Bayan Cloe ile ilgileniyordu.

"Evde toplam 15 tane çalışan var. Ben hepsini sorguya çekeceğim sende bu süreçte evi iyice incelersin." Harry başını onaylar bir biçimde salladı.

"O zaman başlıyoruz." Dedi hafif bir gülümsemeyle.

"Başlıyoruz." Dedim bende ona aynı gülümsemeyle karşılık vererek. İkimizde ki kararlılık beni heyecanlandımıştı. Sanki sabah ki yaşananları unutmuş gibiydi. Bu beni sevindirmişti. Ne olursa olsun onun gibi işinde oldukça başarılı ve iyi dost olan birini kaybetmek istemiyordum. Eminim o da zamanla benim kendisi için yanlış kişi olduğumu anlayacaktı.

   
                               
                                   (4)

Kupa:7 Where stories live. Discover now