"Yürü koçum, hadi!"

Kulağımın dibinde aniden bağıran Jungkook yüzünden korkuyla sıçradım. Bizim oyunculardan biri topla beraber kaleye gidiyordu son hız. Sert bir şekilde topa vurdu. Heyecanla nefesimi tuttum.

Gol olmadı.

Direğe çarparak geri dönen topun ardından Jungkook iki elini birden kulaklarıma kapattı ve okkalı bir küfür savurdu. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Duymayacağımı mı düşünmüştü gerçekten de?

"Üzgünüm aşkım." diye mırıldanırken eğilip burnumun ucunu öptü. "Kulak zevkini bozmak istemezdim ama hak etti yani."

Gülümseyerek sol yanağına elimi atıp dudaklarımı da sağ yanağına bastırdım. Böyle ortamlarda gözüme çok fazla sevimli geliyordu. Sinirlenişi bile tatlıydı. Tabii benim açımdan.

Maçın kalan dakikaları biraz daha sakin geçti. İlk yarı bittiğinde oyuncular dinlenmek için kendi soyunma odalarına çekilmişlerdi. Birçok kişi sigara içmek için dışarı çıkıyordu.

"Jungkook Hyung, geliyor musun?"

Buraya geldiğimizden beri bu çocukla yakın duran Jungkook kafasını iki yana sallarken kırmızı oturma kısmına oturdu ve beni kucağına çekti. Bir yandan da "Ben içmiyorum." diye cevap vermişti çocuğa.

Yalan söylüyordu. Hâlâ ara sıra içiyordu ama eskisi kadar sık değildi. Bırakmaya çalıştığının farkındaydım. Ben de ona yardımcı olmaya çalışıyordum. Genç yaşta ciğerlerini mahvetmesini istemezdim.

Belimi sıkı sıkı tutup kucağından kalkmamı engelledi ve hemen yan kısma koyduğu pamuk şekeri alıp bana uzattı. Gülümseyerek parmaklarım arasına aldığım paketi açtım ve bir parça koparıp ağzıma attım. Ardından başka bir parçayı ona verdim. Yaklaşık beş dakika böyle oturup sohbet ederek pamuk şekeri yedik.

İkinci yarının başlamasını duyuran düdük sesiyle Jungkook kafasını çevirip etrafa baktı. Hâlâ birçok kişi dışardaydı. Aranın kaç dakika olduğunu mu bilmiyorlardı yoksa?

Hayır, bir terslik vardı.

"Ağzını yüzünü siktiğimin piçi!"

Bağırarak içeri giren çocukla hızla yerimden kalktım. Aynı şekilde ayağa kalkan Jungkook girisebakarken kaşlarını çattı. Bizim taraftarımız olan bir çocuk kasının biraz üzerinden yanağına kadar yol alan kanla beraber içeri girmişti. Onun arkasından gelen birçok kişi ya küfürler ediyor ya da diğer takıma tehditler savuruyordu.

"Ne oluyor lan?" dedi Jungkook sesinden anlaşılan şokla. Yoongi diğer oturma kısımlarının üzerinden atlayıp yanımıza geldi. "Dışarda anlaşmazlık çıktı. Üzerimize taş, kırık cam falan attı bu orospu çocukları. Kavga istiyorlar."

Böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim. Jungkook burda diye bizimkiler sakin olabilirdi ama karşı takımı etkileyen hiçbir faktör yoktu. Düdük sesi yankılandı, karşı takıma tezahürat arttı. Kafamı çevirip skor tablosuna baktım. Gol atmışlardı.

"Ben dışarı bakıp geleceğim. Burda bekleyin. Şu çocuğa da sağlık görevlilerini çağır, pansuman yapılsın."

"Hayır!" diye itiraz ederken kolunu tuttum onun. Bir şey olmayacağını belli etmek için kafasını salladı. "Kontrol edip geleceğim. Korkma, bir şey yok."

"Jungkook, gitme. Tehlikeli tipler gibi duruyorlar. Sana da zarar vermeye çalışırlar."

Yeniden yükselen bağırma sesleri. Bir gol daha yedik. 2-0 yeniliyoruz.

Jungkook kolunu benden kurtarmak için çekti ve beklemeden oturma kısımları üzerinden atlayarak kapıya yöneldi. Ön tarafa ve arka tarafa açılan iki kapı vardı. Öne doğru gitmişti. Arkasından bakarken bir süre gitmeyi düşündüm ama Yoongi beni bu düşüncelerden ayırdı. "Sakın kıpırdama. Bana emanetsin, gidersen kızar."

class b ✓Where stories live. Discover now