"Gören de Yüzbaşı oldun sanacak. Şimdiden böyleysen yandık."

"Birkaç hafta dişini sıkacaksın artık." Tam o anda Serdar'ın telefonu çalmaya başlayınca sohbetleri kesintiye uğradı. Serdar merakla kaşlarını çattı ama arayan kişiyi görünce ifadesi yumuşadı.

"Papatyam emirlerinizi bekliyorum," diyerek açtı telefonu. Tuğrul gülümsemekten kendini alamadı. İkisinin aralarındaki iletişimi çok seviyordu. Arkadaşının özellikle ben bunu asla yapmam dediği şeyleri Verda'nın küçük bir ricasıyla yaptığını bildiği için Tuğrul açısından eğlenceli olmuştu. Serdar Verda'yı dinlerken bakışlarını Tuğrul'a odakladı.

"Tamam getiririm ben onları görüşürüz," dedi en son ve telefonu kapattı.

"Bugün evde ve sizi yemeğe bekliyoruz. Çok özenmiş Ceyhan kırmaz herhalde bizi," dedi Serdar temkinli konuşarak.

"Sabahta anlattım ya çok yoruluyor. Sinir oluyorum bu duruma. Gidip hocasına hesap sorasım var ne yalan söyleyeyim. Ceyhan bu yükün altında eziliyor. Bu yemek teklifi ona ilaç gibi gelecek. En azından sizinle sohbet ederiz kafası da dağılır. Eve iş getirmesinden nefret ediyorum." Tuğrul oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Bakışları düşünceli bir hale büründü.

"Top sen de o zaman Tuğrul. Biliyorsun aynı dert benim başımda da var. Bazen o kadar çok yoruluyor ki ağrıdan uyuyamıyor bile. Onu o halde görünce öyle canım yanıyor ki... Diğer korkularımı saymıyorum bile biliyorsun." Tuğrul onu acilde kurtardıkları günü unutmamıştı. Ki bunca çalışmaya rağmen aldıkları maaş da oldukça komikti. Verda işini sevmese asla buna katlanmazdı ama onu tanıyordu Tuğrul.

"Umarım istediği yerde olur."

"Bunun için uğraşıyoruz ama bakalım. Kimse o yoğunluğa girmek istemiyor, artık Verda tükendi. Herkes elini taşın altına sokmalı. Yoksa 50 sayfalık hastanedeki usulsüz işleyişle ilgili bir şikâyet dilekçesi atıp herkesin canını yakacağım. Verda yapmamam için yalvarıyor ama bir gün yapacağım bunu. Herkesi tek tek ifşa edeceğim sürülürler mi meslekten men mi edilirler bilmiyorum." Tuğrul arkadaşının kararlı olduğunu artık bıçağın kemiğe dayandığını görebiliyordu gözlerinden.

"Bence hiç beklememelisin eğer durum o kadar kötüyse."

"Kesinlikle, ona çaktırmadan bunu yapmalıyım." Tuğrul başını salladı ve hızlı bir şekilde mesaj yazmaya başladı. Ceyhan birkaç dakika sonra cevabına olumlu bir şekilde cevap verdi.

***

Üçü birlikte kapıda beklerken Verda'nın geliyorum sesi duyuldu. Biraz kapıyı geç açmıştı ama oldukça neşeli görünüyordu.

"Hoş geldiniz!" dedi coşkulu bir şekilde ve gülümsedi. İçeriye adım attıklarında yemeklerin kokusunu net bir şekilde alabiliyorlardı. Ceyhan yoğunluktan dolayı iyi bir öğün yiyememişti ve şu an aldığı koku daha da aç hissetmesini sağlamıştı.

"Harika kokular geliyor. Eline sağlık Verda," dedi Ceyhan onunla sarılırken.

"Sen de hoş geldin evimize." Verda bir anne edasıyla baktı ve hemen konuşmaya başladı.

"Hadi elinizi yıkayın da soğumadan yiyelim." Tuğrul Ceyhan'ı incelerken onun yine çok yorulmuş olduğunu gördü. Bu manzaraya alışmak istemiyordu ama durum buydu. Üçü ellerini yıkadıktan sonra masaya oturdular. Verda gerçekten de özenmişti. Masada yaprak sarması, biber dolması, börek, tencerede tas kebabına benzeyen bir et yemeği vardı. Ezogelin çorbasını içerlerken Ceyhan midesine düzgün bir yemek girdiği için rahatlamıştı. Ayrıca çorba çok lezzetliydi. Bir kase daha içebilirdi.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now