70- SOĞUK

37.1K 3.8K 1.6K
                                    

Sigaramın ucuna yağmur damlası düştüğünde kaşlarımı çatıp yağmurun gelmediği yere, arkama doğru uzattım. Yirmi dakikadır yağmur yağıyordu ve şimdi yavaş yavaş dinmişti.

Ve ben yarım saatten fazladır bir saat kadar önce kapanmış berberin önünde Kürşat itini bekliyordum. Aradığımda hemen geliyorum diye bir şeyler gevelemişti ama sayesinde esen rüzgarda yaprak gibi titremiştim.

Sigarayı yeniden dudaklarıma uzattım ve gözlerimi kısarak derin bir nefes alıp, yağmurun ıslattığı ıslak zemine fırlattım. Ağaçlarından kopan yapraklar rüzgarın etkisi ile önümde ses çıkararak uçarken sigarayı tuttuğum kıpkırmızı olmuş elimi cebime koyup omuzlarımı yukarı kaldırdım.

Havalar bir ısınıp bir soğuyordu, zaten burası yazın cayır cayır yanarken kışın zatürre edecek kadar soğuktu. Ortasıda en fazla böyle oluyordu. Bu yüzden sabah sıcak olduğu için sadece ince bir hırka ile çıktığıma pişman olmuştum.

Olduğum yerde ısınmak için kıpırdanırken evlerine dağılan birkaç kişiye göz ucuyla baktım. O sırada gözlerim caddenin girişine kaydı, Kürşat geliyordu, ellerini cebine koymuştu benim gibi.

Gülerek yana dönüp konuştuğu sırada birkaç adım yanında duran kızı yeni görmüştüm. Saçlarına kırmızı bir şapka takmıştı, üzerinde ise Kürşat'ın ceketi vardı. İstemsizce kaşlarım çatıldı.

Soğuktan titremem geçip, vücudum ani bir sıcaklıkla yanarken bakışlarımı onlardan çekmedim. Kürşat ona kafasını salladı ve ardından bakışlarını çevirip gözleriyle etrafı taradı. Beni gördüğünde aradığını bulmuş gibiydi, bir şeyler mırıldanıp adımlarını hızlandırdı. Yanındaki kız gözlerini kaldırımdan çekip etrafına bakındı ve beni gördü. Şimdi ikiside eş zamanlı olarak hızlanmıştı.

Yerimde rahatsızca kıpırdanıp onların yanıma gelmesini bekledim. Yanıma yaklaştıkça konuşmalarını daha net duymaya başladım. Kürşat kafasını kaldırıp bana baktı.

"Seni aradım, niye telefonun çekmiyor?" dedi direkt, yanıma kavuşmadan. Bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken gözlerimi Kürşat'a diktim.

"Bilmiyorum, yarım saat önce konuştuk çekiyordu o zaman." diye mırıldandım, o sırada tam dibime gelmişlerdi.

"İyi akşamlar," kız 'ar' kısmını biraz uzatıp selam verdiğinde hafifçe gülümsedim.

"İyi akşamlar."

"Soğukta bekledin oğlum ya." diye mırıldandı Kürşat üzerime kısa bir bakış atıp, ince hırkamdan rahatsız olmuş gibiydi.

"Yarım saatte gelemedin mi?" diye sordum istemsizce, yeri çok uzak değildi. Yağmur başlamadan on dakika önceden bile burada olabilirdi.

"Yaren dükkandan geç çıktı, yağmurda başlayınca ıslanmasın diye bekledik." dedi, o sırada kız gülümsedi.

"Evet ya biraz üzerim ince çıkmıştım. Sırılsıklam olurdum." dedi, Caner yağmurdan dolayı ıslanan hırkasına değen rüzgarla hafifçe titredi. Ya da titremesinin sebebi biraz farklıydı.

"Yaren'in evi de yakınmış, beraber çıkalım dedim." dedi Kürşat, ardından etrafına bakındı. "Hadi daha fazla üşümeden gidelim."

"Evet, çok soğuk ya." dedi Yaren, düzgün bir Türkçe konuşuyordu ama doğu bölgesinde yaşadığı belli oluyordu.

Kürşat kafasını sağa doğru itip yürümeye başladı, birkaç saniye istemsizce durdum ama ardından yürümeye başladım. İkisinin ortasından yürürken hızlanan nefesime küfür ettim, neden bu kadar hassaslaşmıştım?

"Bu arada tanıştırmadım, Yaren bizim yan dükkanda çalışıyor. Ve sıkı dur, bomba geliyor." dedi Kürşat büyük bir heyecanla.

Önüme bakarak yürürken gram merak etmiyordum o bombayı, kız hafifçe kıkırdadı.

"Yaren, ülkücü." dedi büyük bir gururla. Al işte, öküzün keyfinin yerinde olması bundan dolayıymış.

"Öyle mi? İyiymiş, buralarda pek görülmez." dedim sıfır heyecanla, sinirim bozulmuştu.

"Kürşat diyor ki yakında burayı Osmanlı topraklarına katacağım." dedi kız, kendi dediğine güldüğünde Kürşat'ın da güldüğünü gördü. Dişlerini sıktı.

"Ülkücü olmayan kalmayacak." dedi Kürşat, kendince espri yapıyordu.

"Senin bu arkadaşın çok manyak." dedi kız, Kürtçe konuştuğunda konuşma tarzının daha yumuşak olduğunu fark ettim. Bizim gibi kaba konuşmuyordu.

Cevap vermedim, tek bir kelime bile etmek istemedim. Zaten kızda buna aldırmadı, ikisi konuşa konuşa yürürken ben sadece kaldırım taşlarına bakıyorum.

Kaldırım taşları bitmeye yakın, yerini toprak zemine bıraktığında kızın adımları yavaşladı. İstemsizce bende durdum. Evine gelmiş olmalıydık, kız üzerine geçirdiği ceketi çıkarmaya meyletti.

"Evim iki sokak ötede, buradan gideyim... Ceketini vereyim." dediğinde eli ceketin üzerinde dolaştı, sanki Kürşat'ın onu durdurmasını bekliyordu.

"Yakın sayılır evler." dedi Kürşat az önce yaktığı sigarasından içerken, ceket konusunda hiçbir şey demediğinde kız gülümsemeye çalışırak ceketi çıkardı. Anında vücudu titremişti.

"Evet, teşekkür ederim bu arada." dedi ceketi uzatırken. Kürşat ceketi alırken kafasını salladı ne demek gibisinden.

"İyi akşamlar bacım." dediğinde kız gülümsedi.

"İyi akşamlar reis." ardından bana döndü, sırıtması yerini nazik bir gülüşe bıraktı. "İyi akşamlar." diye mırıldandı.

Aynı şekilde ona cevap verdiğimde bir şeyler daha geveleyip elini kaldırıp selam verdi ve ardından arkasını döndü. Kazağının ucunu avuç içlerine alırken hızlı hızlı yürüdü ve bizden uzaklaştı.

"Gülüm, al giy şunu. Hasta olacaksın." Kürşat'ın bana uzattığı ceketle kendime gelip gözlerimi ondan alıp Kürşat'a yönelttim. Geri zekalı adam, eve zaten beş dakika kadar kalmıştı.

"Gerek yok, soğuğu baya yedim zaten." diye terslendim ve önüme dönüp yürümeye başladım.

"Yavrum aradım ama ben ya..." diye mırıldanarak arkamdan geldi, göz ucuyla baktığımda ceketi giyinmeyip kolunun üzerine koyduğunu gördüm.

Onu direkt makineye atmam gerekiyordu çünkü kız o kadar parfüm sıkmıştı mi Kürşat yanımda yürürken ceketi küçük hareket ettirme bile kadın parfümü geliyordu burnuma.

"Bunla nereden tanıştın?" diye sordum istemsiz bir kıskançlıkla.

"Bunla ne la?" diye sordu ama ardından çok takılmadan cevap verdi. "Karşı dükkanda dayısının yanında çalışıyor, sigara aralarında kapının önünde konuştuk öyle. Ülkücü olduğumu anlamış oradan muhabbet açıldı."

"Anladım." diye cevap verdim, üstüne düşmedim.

O konuşmaya devam ederken ben içimdeki kıskançlık duygusunu bastırmaya çalışıyordum.

Burnumu çektiğimde ise yediğim soğuktan, daha doğrusu Kürşat'ın beni bekletmesini, sırf o kız üşümesin diye geç gelmesinin kalbimde bıraktığı saçma sızıyı bastırmaya çalışıyordum.

****

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin