15- ÇORBA

53.1K 4.9K 2.1K
                                    

Her sabah kalktığımda içerisinin aşırı derecede soğuk olduğunu bilip öyle kalkıyordum ama bu sefer sanki buzların içinde uyanmış gibi hissediyordum.

Sıcak yorganımı üzerimden atıp ayağa kalktım, bacaklarıma ani gelen soğukluk tüm bedenimi titretti. Dişlerimi birbirine bastırıp soğuğa aldırmadan iki adım atıp minderlerin üzerinde duran pantolon ve kazağımı alıp giyindim.

Bakışlarım yer yatağında uzanan Kürşat'a kaydı, kirpikleri oynuyordu uyanmak üzereydi. Saniyeler sonra gözlerini açtı, aynı saniye yüzünü buruşturdu. Canı ciddi anlamda çok yanıyor olmalıydı.

"Annem sobayı yaktığında salona geçersin. Burada durma. Kardeşlerim sana yardım eder." sesimi duyduğunda bakışları beni buldu. İlk afalladı, evimde olduğunu unutmuş olmalıydı.

Daha sonra beni süzüp uzandığı yerde yukarı doğru çekmeye çalıştı kendini. Biraz zorlanarak da olsa sırtını yastığa koydu.

"Sıkıntı yok, burada dururum." sesi memnuniyetsiz geliyordu, belki de bu durum hoşuna gitmemişti. Umursamadım.

Pantolonumun kemerini de bağlayıp yatağıma ilerledim ve yorganımı elime alıp ona döndüm.

"Soğuk içerisi, bir de hasta olma." yorganımı bacaklarının olduğu kısmına bıraktım. Bana garip garip bakıyordu.

"Bu gece çıkarım zaten." kafamı salladım.

"Aynen çıkarsın, daha kendi başına tuvalete gidecek halin bile yok."

Aslına bakılırsa gidecek bir yeri olsaydı onu eve bile almaz oraya götürürdüm ama bizim evden çıktıktan sonra muhtemelen sokak sokak gezeceğinden ya da saçma sapan yerlerde bulunacağından şüpheleniyordum. Belki de onun için çok fazla derin düşünüyordum, haketmiyordu.

"Ben şimdi işe gidiyorum, geldiğimde durumuna bakarız." dedi kazağımı düzeltip kapıya yönelirken. İki adım atmıştım ki bana seslendi.

"Baksana," arkamı döndüğümde o cebinden bir şey çıkarıyordu. Biraz zorlanarak da olsa cebinden iki kağıt parçası çıkarıp bana uzattı.

"Gelirken Eczaneye uğrayıp sargı bezi alır mısın?" diye sordu, ilk uzattığı paraya daha sonra da kendine dümdüz baktım.

"Tamam, alırım." dedim ve yine arkamı döndüm.

"Al şu parayı," arkamdan seslense de umursamadan kapıyı açıp çıktım ve direkt kapattım. Evimde kalan misafirden para almazdım, evet bu orospu çocuğu Kürşat bile olsa.

"Ana, ben çıkıyorum. O' mutlaka yemeğini yesin." dedim mutfakta kahvaltı hazırlayan anneme.

"Tamam oğul merak etme sen."

Ayakkabımı giyinip kapıyı açtım ve soğuk havayla buluştum. Evin içi mi soğuktu dışarısı mı hâlâ tam anlayabilmiş değildim.

Kahvehanenin önünden geçerken etrafa ki insanlara baktım, her şey olağandı. Hiçbir problem yoktu, Kürşat'a dair.

***

"Kolay gelsin." nöbetçi eczaneden çıkarken beyaz gömlekli kalfaya gülümsedim.

Yağmur hızını arttırmış, trafik yoğunlaşmıştı. İş çıkışı olduğu için çoğu kişi toplu taşıma ya da kendi aracıyla evlerine dönüyordu. Bazıları ise benim gibi yürüyordu.

Mahallenin girişini dümdüz önüme bakarak geçtim, kahvehanenin önünden geçerken ise bakışlarım Kürşat'ın arkadaşlarına takıldı. Her zaman olduğu gibi çay içip sohbet ediyorlardı.

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin