10- SAĞCI SOLCU

50.1K 4.7K 1.4K
                                    

Bölüm şarkısı: Denize Yakılan Türkü - Kardeş Türküler.

"Caner, iki tane poğaça getirir misin?" kibar konuşan abiye gülümsedim ve kafamı salladım. Arada sırada böyle nazik konuşan insanlar da oluyordu.

İki çay ve iki poğaçayı tepsiye koyup ilk başta o abinin masasına gittim. Oyun oynadığı için dikkati önünde ki taşlardaydı, rahatsız etmeden poğaçaları kenara bıraktım ve diğer masaya da iki tane çayı bıraktım.

Tezgaha döndüğümde işlerim bittiği için her zaman olduğu gibi dışarıyı izlemeye daldım. Akşam üzeri olduğu için daha fazla insan geçiyordu ve telaşlı telaşlı yürüyorlardı. Her birinin hikayesini, hayatını merak edip kendi kendime onların hayatının nasıl olduğunu hayal ediyordum.

Özellikle başı dik, sert bakan kadınlar ilgimi çekiyordu. Güçlü kadınlar beni her zaman çok etkiliyordu, onların yaşamlarını daha fazla merak ediyordum hatta.

Dışarıdan yoğun bir gürültü geldiğinde kaşlarım çatıldı, benimle beraber herkes kafasını sesin geldiği yöne çevirdiğinde kahvehanede mırıltılar yükselmişti.

"Ne it gibi bağırıyorlar yine?" diye sordu bir amca. Tezgahtan çıkıp kapıya ilerlerledim. Bu aradan geçen herkes durmuş meraklı gözlerle izliyorlardı.

"Sen kimsin amına koduğumun teröristi?" büyük bir bağırtı koltuğunda kalabalığın olduğu yere hızlı hızlı ilerledim.

Çoğunluk kavgayı görünce ayırmadan geçerken sadece birkaç kişi ve ben kavganın içine gidiyorduk. İki parkalı genç, üç tane sert bakışlı adamın üzerine atlayacak gibi duruyordu. Ve hatta ağlamıştı bile.

"Bunlar bulaşmak için yer arıyor." içlerinden biri Kürtçe konuşmuştu. Bakışlarım ona döndü, yanında ki parkalı genci sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Bak hâlâ..." diye bağırdı ülkücü gençlerden biri. O bağırdığı anda ortalık yine karışmıştı.

Parkalı gençlerin yanına geçtiğimde biri ülkücü gencin üzerine atlayacaktı ki onu göğsünden tutup engelledim. Diğer gençleri de birkaç kişi tutuyordu, tüm çarşının bakışları bize dönmüştü.

"Terörist olduklarına bakmadan rahatça dolaşıp, ekmeğimizi yiyip bir de utanmadan bize atar gider yapıyorlar." en sinirli ülkücü konuşmuştu. "Senin yedi ceddini sikerim!"

Parkalı genç bunu duyduğu anda cebinden bir şey çıkardı, çıkan sesten anladığım kadarıyla bir çakıydı. Kaşlarım çatılırken elimden kurtmaya çalışan genci daha da sıkı tuttum.

"Şuna bak bir de bıçak çekiyor!" sesler yükselmişti. Şimdi daha fazla kalabalık birikti.

"Orospu çocuğu!" tuttuğum genç Kürtçe bir küfürü bağırarak söyleyip elimden kurtulacakken onu daha sıkı tuttum ve kalabalığın ortasında ittim. Öyle bir güç kullanmıştım ki deli bakışları bana döndü.

"Harcalar seni," dedim Kürtçe, onun dilinden konuştuğumu anlayınca bakışları değişti. "Olan sana olur, çabuk git buradan."

"Barış, abi haklı. Hadi." arkadaşları onu tutmuş yürütmeye çalışıyordu. Ama o inatla bakışlarını üzerimize tutmuştu.

"Hızlı olun." dediğimde en sonunda o çocukta önüne dönüp koşar adım uzaklaşırken sesler de çoğalmıştı.

Arkamı döndüğümde Kürşat'ın aynı saniyeler içinde kalabalığa girdiğini gördüm. Çatık kaşları ile sinirle küfür eden çocuğa bakıyordu.

"Bıçak çekti abi orospu çocuğu pkklı." dedi içlerinden biri, Kürşat büyük bir sinirle kaçan gençlere baktı ve ardından hızla yürümeye başladı.

Tam önümden geçecekken göğsüne elimi sertçe koyup onu engelledim. Diğer ülkücüler ise kalabalıktan çıkıp onları takip edemiyordu bile. Kürşat'ın bakışları bana döndü, daha sonra da göğsüne koyduğum elime baktı.

"Karışma." dedim sert bir dille.

"Ne diyorsun amına koduğum." dedi sinirle ve tesbihli elini kaldırıp elimi sertçe itti. O an kaçan kişilere değilde bana odaklanmıştı.

"Gencecik çocuklar, hata yaparlar. Yakma başlarını." dedim bu sefer tam önünde durup.

"Bıçak çekmiş ulan." bağırarak konuştuğu için şimdi de herkes bize bakıyordu. "Ya öldürseydi?"

"Ya ölseydik?" dedim bu sefer gözlerinin içine bakarak. Kaşları çatıldı.

Bir şey demedi, sadece sertçe bakmaya devam etti. Diyecek bir şeyi yoktu.

Bakışlarımı kalabalığa çevirdim, gençler sakinleşmiş sadece öfkeli gözler ile bakıyorlardı.

"Herkes dağılsın." diye bağırdım sertçe. Çarşıdan geçen insanlar bu bağırışımdan korkmuş olacaklardı ki irkilerek oldukları yerde kıpırdandılar.

Bakışlarımı hepsinin üzerinde gezdirdim ve önümde ki öfkeli bedene bakmadan yeniden kahvehaneye doğru yürüdüm. Mırıldanmaları duyuyordum.

Kahvehaneye girip tezgahın başına geçtiğimde herkes bana bakıyordu. Bakışlarım dışarıya kaydı, herkes dediğim gibi dağılmıştı.

Az önce ki olay olmamış gibi çatık kaşlarım ile yeniden işimin başına döndüm.

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin